Suriye’nin yüzde 30’unu bulan, su ve enerji yataklarının yer aldığı verimli toprakların yüzde 80’inde hükmeden “Suriye PKK’sı” PYD/SDG üzerinden bölünmek istendiği ortada.
Bundandır ki terörist başı baştan beri bütün bölge ülkelerinde “adem-i merkeziyetçilik / federalizm / stratejik özerklik” istiyor. “Suriye’de benim kırmızı çizgim PYD/YPG’dir” çıkışıyla örgütün 100 bin silâhlı militanının “polis gücü” olarak kalmasını öneriyor.
Pentagon’un 50 bin TIR dolusu silahla silahlandırıp azdırdığı örgüte ABD 2026 bütçesine 300 milyon dolar bahşediyor.
Ve 30 teröristin Süleymaniye kırsalında -bozuk olduğu söylenen- 52 silahı yakması gösterisiyle kalınıp PKK’nın hiçbir unsurunun silah bırakmadığı vartada örgüt, Suriye ordusuna katılmaya yanaşmıyor. Ülke nüfusunun ancak yüzde 7-8’ini kontrol ettiğine, Suriye Genelkurmay Başkanlığını almayı şart koşarak diretiyor.
“TEK ADAM REJİMLİ HAYIRSEVER MONARŞİ!”
Bu menhus maksatla PKK üst yapılanması KCK bünyesinde Türkiye’deki PKK, Irak’taki PÇDK, İran’daki PEJAK ve Suriye’deki PYD/YPG’nin birleştirilmesiyle Türkiye 1289 kilometrelik Irak ve Suriye sınırında Akdeniz’e uzanan ABD ve İngiltere’nin güdümünde İsrail’in desteğinde “ikinci İsrail” işlevli “koridor devlet” kuruluyor.
Irak’ın “Sünnî Arap” - “Şiî Arap”, “Sünnî Türkmen” - “Şiî Türkmen” ve “Kürt” olarak bloklaştırılması benzeri Suriye’nin de kuzeyde SDG üzerinde “Kürdistan”, Şam –Halep bölgesinde “Arap - Sünnistan”, güneyde “Dürzistan” ve batıda Lazkiye - Tartus hattında “Nusayristan – Alevistan” olarak dörde parçalanması tefrikası devreye sokuluyor.
Esasen 8 Aralık 2024’te ABD’nin başına 10 milyon dolar “ödül” koyduğu eski IŞİD yöneticisi Colani’den dönüştürülen Şara’ya İsrail ordusunun Halep-Şam yolunu bombalayarak açması bunun içindi.
Bu yüzden Şara İsrail’in aynı gün Suriye’nin silâh ve savunma mekânizmasını savaş uçaklarınca tahriple ifnasına, Golan Tepelerini, Şeyh (Hermon) dağını işgaline, Şam’ı yirmi kilometreden kuşatmasına, Savunma Bakanlığını, Devlet Başkanlığı Sarayını vurmasına hâlâ hep suskun kaldı.
“İsrail bölgede millî devlet istemiyor” diyen Amerikan Büyükelçisi ve Trump’un Ortadoğu özel temsilcisi Tom Barrack’ın, “bölge sömürge valisi” havasında “demokrasi Ortadoğu’ya yakışmıyor” çıkışıyla bölge ülkeleri ile Suriye için “demokrasinin olmadığı otoriter rejimi, ‘hayırsever monarşi”yi telkininin “maksadı” bu.
“SÜREÇ”İN İSTİSMARI VE SUİİSTİMALİ…
Yüzyıl önce 1916’da İngiliz-Fransız mamulü “Sykes-Picot”la Ortadoğu’nun cetvellerle taksimini yetersiz bulup, Fas’tan Afganistan’a 22 İslâm ülkesini etnik ve mezhebî iftiraklarla bölünmesini hedef alan “âlem-i İslâma bir suikast olan gaddarâne Sevr muahadesi”nin versiyonu “genişletilmiş BOP”a zemin hazırlanıyor.
Irak’tan sonra Suriye’nin de kuzeyinden başlanarak en az dörde parçalanması hedefleniyor. Afganistan, Irak, Libya, Sudan, Somali gibi Suriye de küresel işgalcilerin “tefrika projeleri”ne teşne hale getiriliyor.
Yine bu gayeyle Trump, “genç, savaşçı, yakışıklı ve cesursun; hadi göreyim seni!” övgüsüyle Şara’nın sırtını sıvazlıyor. Barrack, “muhteşem bir lider olacaksın ve ABD sana her türlü desteği verecek!” diye gaz veriyor. İsrail’le imzalattıkları “savunma işbirliği”ne ve “tefrika fitnesi”ne cüretlendiriyor. Türkiye’nin Güneydoğusu ile Doğusunu da içine alan İsrail’in “arz-ı mev’ud (vaat edilmiş topraklar)” emeline alan oluşturuluyor.
Neticede, DEM sözcüsünün açık ikrarıyla, Saray iktidarının içte oy kaygısıyla iktidar koltuğunda kalmada, siyasî ömrünü uzatmada istismarı, dışta emperyalist ecnebilerin planlarında suiistimali samimiyetsizliği “süreç”i tıkayıp sabote ediyor…
Peki neden?