Vakıa şu ki “İmralı tutanakları”nda da silâh bırakmayıp kendini feshe yanaşmadığı ifşa olan “Suriye PKK’sı” PYD/SDG’nin “Şam’la entegrasyonu” karartılıyor.
Öcalan’ın adı “tek ülke” ama “Suriye’deki halkların kimlikleriyle ayrı ayrı parlamentolarını oluşturacakları bir ‘demokratik komüner birliği’ - ‘komünalizm” dedikleri “konfederasyon formülü” tartışılıyor.
Zira “YPG şartsız tüm silâhlarını bırakıp kendini PKK gibi lağvedecek’ demeyen” terörist başının “YPG/SDG’nin orduya entegresi” yerine “asayiş gücü olması” önerisi gerçeği ifşa ediyor. “İktidar cephesi”nce Öcalan’la konuşulanların milletten ve Meclis’ten kaçırılması bundan.
Keza “federalizmi istedikleri”ni tekrarlayan SDG elebaşı Mazlum Abdi’nin “adem-i merkeziyetçilikle halk (etnik ve mezhebî unsurlar) askerî, idarî ve güvenlik makamlarını ve temsilcileriyle Suriye devletine katılmalıdır” diye konuşuyor.
Bundandır ki 62 sayfa tutan Öcalan’la görüşmeye dair ham tutanağın” -heyet üyelerinin imzasının olmadığı- 12 sayfaya indirgenmesiyle kalınmayıp 4 sayfaya tırpanlanarak on yıl süreyle sansürlenmesiyle komisyon üyelerinden bile saklanıyor. Milletvekillerinin “Neler konuşulduğunu bilmemiz lâzım” itirazlarına iktidardakilerce “o zaman İmralı’ya gitmeliydiniz!” çarpık cevabı veriliyor…
YPG SURİYE ORDUSUNA KATILMIYOR!
Aslında Suriye ordusu PYD/SDG bölgesine müdahale edemezken, Irak’tan koparılan Kuzey Irak Bölgesel Yönetimi peşmergeleri gibi PYD/YPG’nin Suriye’nin kuzey doğusunda da “yerel güvenlik” ya da “polis gücü” adı altında silâhlı örgütlenmesi sürüyor.
Her kış olduğu gibi “Zap ve Metina’dan çekildiği” ya da “50-60 teröristin Türkiye’yi terk ettiği” duyurularıyla “PKK’nın çekildiği” propagandasının aksine, PKK’nın “Suriye kolu”nun 100 bin silâhlı militanının -bir kısmı göstermelik Suriye ordusuna katılsa da- önemli bir yekûnunun blok olarak silâh bırakmayacağı ortaya çıkıyor.
İsrail The Jerusalem Post’ta konuşan SDG’nin elebaşı Abdi’nin, “Kuzeydoğu Suriye’de 70 bini savaşçı, 30 bini polis ve güvenlik olmak üzere 100 bin askerimiz var; merkezi hükûmete üç tümeni ve iki özel taburu vermeyi kabul ettik” ifadesi bunun ikrarı. (8.12.25)
Oysa askerî uzmanlar, gerçek bir entegrasyonun ordunun içinde dağılmakla erimek olduğunu, karma olması gerektiğini, müstakil taburlar - birlikler halinde kalmanın entegrasyon olmadığını belirtiyorlar.
EMPERYAL İŞGALCİLERİN PLANI…
Belli ki sözkonusu işbirlikçi örgütleri İsrail’in bölgedeki egemenliğinde ve enerji kaynaklarını hortumlamada taşeron olarak kullanan ağababaları küresel güçler, PYD/YPG gibi maşa örgütlerin silah bırakıp entegrasyonunu istemiyor.
Baştan beri bütün pompalamalara ve dezenformasyonlara rağmen şeklen Suriye ordusuna bağlansa da PYD/YPG, ülkenin kuzeyinde Fırat’ın doğusunda silâhlarıyla kalıyor; yönetimi, emir komutası değişmiyor. Ki bu yüzden Dışişleri Bakanı, “PYD/SDG entegreye niyetli değil, silâh bırakma sinyali vermiyor, Suriye ordusuna katılmıyor” diye yakınıyor.
Sonuçta, her defasında “Suriye’nin toprak bütünlüğü ve siyasî birliği”nden dem vurulsa da ülkenin kuzeyi ülkeden koparılıyor. Emperyal ecnebilerin Irak’ı işgalde 36. paralelin üzerinde “özerklik-otonomi”yle bölünmesi ifsadı ve işgali plânı şimdi de BOP kapsamında Suriye’nin kuzey doğusunda SDG güdümündeki bölgede dayatılıyor.
Ve “entegrasyon”un tamamen bir göz boyama, tuzak, aldatma ve oyalama olduğu bir defa daha deşifre oluyor…