İktidar mensuplarının ve yüksek yargı başkanlarının ikrarıyla yargıya güvenin dibe vurduğu, yürütmenin yargıya tâlimat verdiği endişeleri yaygınlaşırken hukuku ve adâleti hiçe sayan emrivakilerle dayatılan OHAL KHK’leri sürüyor.
Gerçek şu ki 15 Temmuz Hâdisesi’nden sonra ilân edilen OHAL ve sonrasına dair araştırmalarda, OHAL KHK’lerinin, tasfiyeler ve yaygın insan hakları ihlâlleriyle toplumdaki yıkıcı etkileri, sürecin ne denli muallel olduğunu ortaya koyuyor. Barış ve Adalet Plâtformu’nun son raporunda, OHAL’ın sona ermesine rağmen temel insan hakları ihlâllerinin devam ettiğinin öne sürülmesi bunlardan biri. (Euronews,5.8.19)
Keza Mazlumder İstanbul Şubesi’nin geçen sene hazırladığı “OHAL Dönemi Hak İhlâlleri Raporu”nun “önsöz”ünde, öncelikle Anayasanın “OHAL yetkisinin, savaş, seferberlik ve olağanüstü hallerde dahi sınırlandırılmayacağı “çekirdek haklar”ı ihlâl edemeyeceği”nden hareketle OHAL uygulamalarıyla hukukun temel ilkeleriyle hak ve özgürlülerin çiğnendiği belirleniyor.
BAŞVURULARIN YÜZDE 97’SİNE RED
Esasen, binlerce kamu görevlisi soruşturma dahi başlatılmadan “iltisaklı olduğu” gerekçesiyle “memuriyetten çıkarma cezâsı”yla cezâlandırılırken, ilgili kanunlardaki “savunma hakları”nın kullandırılmaması; Anayasa Mahkemesi (AYM), Danıştay ve idare mahkemelerine müracaatlarının reddedilmesi, bir tek OHAL Komisyonu’nun “yargı mercii” olarak gösterilmesi ve TCK’da da düzenlenen “meşru müdafaa hakkı”nın ortadan kaldırılması, vahim hukuksuzluklara zemin oluşturuyor.
Aslında yargı yolu kapatılan binlerce vatandaşın başvurdukları Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) kapısından çevrilmelerine sebep olan OHAL KHK’lileri için Anayasa ihâleliyle kurulan OHAL Komisyonunun hukuk dışı olduğu tartışmaları ortasında, yaklaşık üç yılı aşkındır yapılan başvuruların yüzde 97’sının gerekçesiz reddedilip, sadece yüzde 7’sinin iadesi; “işlerine iâde edilenler”in, mahkemelerde beraat ve tâkipsizlik kararı alanların dahi il komisyonlarınca görevlerine başlatılmamaları; dahası tekrar görevden alınmaları ve tazminat verilmemesi, OHAL Komisyonunun da KHK’lıları oyalayan hak arama önünde engelleme maksatlı olduğunu açığa çıkarıyor. (s.23-25)
Bu hususta milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun “Böyle sorgusuz sualsiz ‘Ben seni ihraç ettim, terörist olmadığını ispat et’ demekle olmaz; hem sana bir damga vuruyor hem de ‘ispat et’ diyor. İddia eden ispat eder oysaki…” uyarısı kayda değer. (gazeteler, 15.9.19)
OHAL KHK’LERİ YARGIYA TABİ OLMALI
Özetle, OHAL Hak İhlâlleri Platformu’nda akademisyen Prof. Dr. Nejla Kurul’un değerlendirmesiyle “KHK’lerle 100 binlerce insanın işinden atıldığı OHAL’in adı kalktı ama uygulamaları hâlâ devam ediyor. OHAL Komisyonu, adaleti sağlamak yerine fiili cezâ veren bir kurum haline dönüştürülmüş.” (gazeteler, 28.1.19)
En az bir buçuk milyon vatandaşı etkilemesiyle toplumda derin travmalara sebebiyet veren OHAL uygulamalarıyla dayatılan haksızlıkları ve hukuksuzları Türkiye’nin kaldıramadığı, etkilerinin dalga dalga toplumu çürüttüğü ortaya çıkıyor.
Hulâsa, bütün OHAL raporlarıyla, 20 Temmuz 2018’de “kaldırılan” OHAL, sâdece kağıt üzerinde kaldırılmış, ciddî hak ihlâlleri tahribatıyla, özel sektörde çalışmaları da engellenen 100 binlerin hakkının peşinen gasbedilmesiyle, âileleriyle birlikte milyonların mağduriyetiyle demokrasiye ve hukuka büyük zarar vermekle “örtülü OHAL rejimi” devam ediyor.
Oysa haklarında soruşturma dahi açılmadan yargısız infazla OHAL ihrâçlarının kanuna göre görevlerine derhal iâdesi icap ediyor.
Bundandır ki hukukçular, OHAL dönemi boyunca çıkarılan 30 adet OHAL KHK’sının AYM’nin denetimine tabi tutulması ve Anayasaya uygun olmadığından söz konusu KHK’lerin âcilen iptali gerekiyor.