Anayasa Mahkemesi’nin “hak ihlâli” kararının yine Anayasa çiğnenerek uygulanmaması çarpıklığının son raddede Cumhurbaşkanı seçiminde “ucûbe rejim”in esasını oluşturan “yüzde 50+1”e indirgenmesi, iktidardakilerin “yeni anayasa” çıkışının arka plânını deşifre ediyor.
Bizzat Cumhurbaşkanı’nın yeniden ortaya attığı “yeni anayasa” çıkışında “yüzde 50+1” çarkıyla her alanda çöküşle tıkanıp Türkiye’yi taşıyamadığı görülen “tek kişilik ucûbe”yi sürdürme hesabının güdüldüğü açıkça görülüyor.
Anlaşılan, AKP’nin 2002’de yüzde 34 oyla Meclis’in yüzde 65’ini doldurduğu ve bütün çağrılara rağmen düzeltmeye yanaşmadığı 12 Eylül darbesinden kalma seçim yasası sayesinde “az oyla çok koltuk kapma” garabetiyle dayatılan hileli oldubittiler de artık kurtarmıyor.
Ve iktidardakilerin tumturaklı nutuklarla ortaya attıkları bütün “yargı reformları”, “anayasa değişiklikleri” gibi son süreçte “yeni anayasa” çıkışının da yürütmenin yanısıra yasama ve yargıyı “tek kişi”ye bağlayan ve gittikçe otoriterliğe dönüşen “totaliter rejim”i sürdürme çırpınışı olduğunu ortaya koyuyor…
ANAYASAYI ÜST ÜSTE ÇİĞNEMEKLE…
Aslında Anayasanın 153. maddesindeki “Anayasa Mahkemesi kararlarının yasama, yürütme ve yargı organlarını, idâre makamlarını bağladığı” hükmüne, 158. maddedeki “diğer mahkemelerle AYM arasındaki görev uyuşmazlıklarında. AYM’nin kararı esas alınır” esasına rağmen, Yüce Divan yargılamasını yapan AYM’ye Yargıtay’ı saldırtmanın maksadı ortada.
Bu maksatla Anayasanın 138. maddesindeki “Hiçbir organ, makam, merci veya kişi, yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve hâkimlere emir ve tâlimat veremez; genelge gönderemez; tavsiye ve telkinde bulunamaz” esasına aykırı olarak “kesin ve bağlayıcı olan “AYM kararları”na uyulmadı.
Keza Anayasanın 6. maddesindeki “Hiçbir kimse veya organ kaynağını Anayasadan almayan bir devlet yetkisi kullanamaz” temel hükmü çiğnenerek bizzat Cumhurbaşkanı’nca “yerel mahkemelerin AYM kararlarını takmaması” tâlimatları verilirken, Yargıtay’ın AYM’ye “suç duyurusu” çarpıklığına ve “Meclis’e ayar verme” hadsizliğine arka çıkıldı.
“ÖMRÜ YETTİĞİNCE İKTİDARDA!”
Bu bakımdan, iktidardakilerin son “anayasa hamlesi”nin asıl amacının, Bahçeli’nin 2017 referandumunda “madem Cumhurbaşkanı Anayasaya uymuyor, o halde Anayasayı partili cumhurbaşkanına uyduralım” garabetli gerekçesindeki gibi, onca baskı, istismar ve oyuna rağmen yüzde “50+1”i alamayan “iktidar cephesi”nin “tek kişilik hükûmet”e “anayasa kılıfı” geçirme hamlesi olduğu açığa çıkıyor.
Hâsılı, Demokrat Parti Genel Başkanı Gültekin Uysal’ın tesbitiyle, “AKP’nin yüzde 35’lere düşmesinin çaldığı alarm zillerinin farkında olan Erdoğan’ın ‘çözüm’ olarak, keyfi, hukuk tanımaz, temsilde adaleti iğdiş eden “sistem”i değiştirmeyi değil, kaybetmeye başlayan Erdoğan’ın seçilmesine yetmeyip artık “yük’ olmaya başlayan ‘yüzde 50+1’i şikâyeti,” gerçeği ifşa ediyor.
Ve bu ifşa, demokratik muhalefetin, hukukun üstünlüğünü, temel hak ve özgürlükleri ihya ile “güçlendirilmiş parlamenter sistem”i esas alan irâde ve direncini daha zaruri kılıyor…
Sonuçta iktidardakilerin son anayasa atraksiyonunun, kısa zamanda dökülen “tek kişilik ucûbe rejim”in tahkimiyle “siyasi ömrü”nün sonuna gelen partili Cumhurbaşkanı’nın “ömrü yettiğince iktidarda kalması”nı hedeflediği her haliyle sırıtıyor…