Vefa: Sözünde durma, sevgi ve dostlukta sebat etme, devamlı olma; seni sevenleri, sana iyilik edenleri unutmamaktır.
Ahde vefa: Dostlarıyla arkadaşları ile akrabaları ile ilgiyi, alâkayı, ilişkiyi kesmemektir. Samimî bir dostluktur. İyi bir arkadaşlıktır. Misafire ilgidir. İkramdır. Hürmet, iltifattır. Saygıdır. Vefa veya vefalı olmak, çok güzel bir huydur. İnsanın şerefini, izzetini arttırır. İnsana toplumda saygınlık kazandırır. En büyük vefasızlık ise, ruhlar âleminde “Ben sizin Rabbiniz değil miyim?” sorusuna, “Evet! Rabbimizsin” deyip de, dünyada Allah’la irtibatımızı, alâkamızı kesmektir.
İşte bu Cenab-ı Hakk’a vefasızlıktır. Sözünde durmamaktır. Demek ki, Yaradana kul olmak, ibadet etmek, en büyük vefadır. Allah’a ibadet ve kulluk; masivaya, Yaradandan gayrısına, ibadetimizi, yönelmemizi engeller. Şükür de, ahde vefadır. Verilen nimete teşekkürdür. Gönderilen onca nimet zaten elinden çıkacaktır. Ama şükür, sevap olarak onca nimeti yaşatır. Bâki kılar.
İtimat önemlidir. Doğruluk hazinedir. Nitekim Peygamberimiz (asm) “Muhammedül Emin” olarak anılmıştır. Yani güvenilir, itimat edilir kişi. İşte bu durum en büyük ahde vefadır. Yani insanlar bilmelidir ki, bu kişiden zarar gelmez. Sözüne güvenilir. Ne derse doğrudur. Yapamayacağı bir şeyi söz vermez. Dışı içi birdir. Yüzünden, doğruluğu, yalan söylemeyeceği anlaşılır. Zaten vefalı insana vefakâr denir. Yani kadir kıymet bilir. Dostça davranır. Samimidir.
Mekke’nin fethinden (630) sonra Medine’li sahabeler korktu. “Acaba Peygamberimiz (asm) Mekke’de kalır mı?” diye. Yüce Resul, Cenab-ı Hakk’ın bildirmesi ile Medine’li Ensar’a, “Ölümüm de sizin yanınızda olacak” müjdesini tebliğ etti. Hicret’te (622) evlerini açan bu sadık insanlara vefa örneği gösterdi. Sıkıntılı günlerini birlikte geçirdiği gibi, rahat günlerini de, hatta vefatına kadar, birlikte geçireceği müjdesini verdi. Vefasını gösterdi.
Ahde vefa imandandır. (Kadı İyaz, Şifa, 1/84). Ahde titizlikle uyulmalıdır. Akrabalık bağlarını kuvvetlendirmelidir.
Yine Peygamberimiz (asm) başka bir hadislerinde, bu ilişkiye dikkat çeker: ’Ey münafıklar! Siz iş başına geçecek olursanız, yeryüzünde fesat çıkarır, akrabalarla ilginizi kesersiniz değil mi? İşte Allah’ın lânete uğrattığı, kulaklarını sağır, gözlerini kör ettiği kimseler bunlardır.’ (Müslim, Birr, 16)
Yeryüzü bizlere Allah’ın emanetleridir. Bu emanetlere de vefa gerekir. Hor kullanılmamalıdırlar. Yeryüzünün halifesi olan biz insanlar, dünya üzerini kirletmemeliyiz. Çevre temizliğine dikkat etmeliyiz. Allah’ın çevreye koyduğu, ekolojik dengeyi korumalıyız. Tabii kaynakları düzensiz kullanmamalıyız. Geçtiğimiz yolları, piknik alanlarını temiz tutmalıyız. Ağaçlandırmaya, çevreyi yeşillendirmeye önem vermeliyiz. Böylece üzerinde yaşadığımız dünyaya karşı da vefamızı göstermeliyiz.