Kaunas’tan yola çıktık Trakaiye doğru, oradan Vilnius’a geçeceğiz. Yolda dört mevsimi yaşadık. Güneşi, yağmuru, doluyu ve karı aynı anda gördük...
Soboras Kilisesi
Camiden sonra yürüyerek Kaunas’ı arşınlıyoruz. Buranın en önemli yapılarından ve asıl ismi St. Michael the Archangel’s Church olan Katolik Soboras Kilisesine gittik. 1891 ile 1895 yılları arasında Rus İmparatorluğu zamanında Kaunas başşehir statüsündeymiş ve bu kilise de şehrin en önemli yapısıymış. Beyaz büyük bir kilise ve şu anda daha çok ziyaret amaçlı kullanılıyor.
Nemunas nehri ve Trakai Kalesi
Nemunas, Baltık Denizi’ne dökülen Avrupa’nın en uzun 14. nehri durumunda bulunuyor. Beyaz Rusya’nın 3 ve Litvanya’nın ise en büyük nehridir. Nehrin üzerinde birçok köprü yapılmış. Hava soğuk, yağışlı olunca gezimizi yarıda bırakarak geri döndük. Unutmadan buranın en büyük alış veriş merkezinin Akrapolis. İlginçtir bir Yunan ismidir. Yani orada da komşularımızı hatırlamış olduk.
Ertesi gün Kaunas’tan yola çıktık. Trakaiye doğru, oradan Vilnius’a geçeceğiz. Yolda dört mevsimi yaşadık. Güneşi, yağmuru, doluyu ve karı aynı anda yaşadık... Uzaktan gördüğümüz, ada üzerine kurulu büyükçe bir kale olan Trakai Kalesi çok ihtişamlı geldi. Kalenin mutlaka görülmesi gerekiyor. Kaunasa 60, Vilnius’ta 36 km uzaklıkta ve Göller yöresi adlandırılan bölgede yer alıyor. Bu yöre aynı zamanda kehribar diyarı. İşlenerek veya hammadde olarak satılıyor. Kehribardan yapılmış her türlü hediyelik eşya var, ama fiyatları yüksek.
Trakai Tarihi Milli Parkı
Litvanya’daki beş millî parktan biri. 1992 yılında dizayn edilen park, Trakai tarihî şehrinin ortası kurulmuştur. Vilnius’un 25 kilometre batısında yer alan park, pek çok orman alanını, göl ve köyü içinde barındırıyor. Galve Gölü’nün ortasında yer alan Trakai Adası ve üzerindeki kalesi ise bölgenin eşsiz mücevheri. İnsan mütemadiyen her açıdan fotoğrafını çekmek istiyor. Kalenin üzerinde bulunduğu adacık, karaya ahşap bir köprüyle bağlanıyor ve köprünün her iki tarafından muhteşem göl manzarasını seyredebiliyorsunuz. Ancak Trakai ile ilgili beni asıl şaşırtan, Türk kökenli Yahudi bir azınlığın bölgede yüzyıllardır yaşıyor olması.
Eğer Litvanya’ya gitmeyi planlıyorsanız bahar ya da yaz dönemini seçmenizi öneririm. Mesele sadece soğuk değil. Litvanya muhteşem bir tabiat güzelliğe sahip, ancak kışın bu güzellik biraz sönük kalıyor. Ben bu haliyle bile çok etkilendim ki, yaz aylarındaki yemyeşil halini düşünemiyorum.
Litvanya Büyükelçiliğindeyiz
Trakai’den 36 km sonra karlı ve yağmurlu yollardan geçerek Vilnius’tayız. Öğle namaz vakti için mekân ararken karşımıza elçiliğimiz çıktı. Yanımızda da vekilimiz olunca direkt oraya yöneldik. Vilnius’ta Türk Büyükelçiliğinde öğle namazını eda ettik. Çok büyük olmamasına rağmen Vilnius güzel bir şehir. Büyükelçimiz Aydan Yamancan hanımefendi ise çok candan ve meselelere çok hâkim. İsrail’de 4,5 yıl büyükelçilik yaptığından Türkiye ve İsrail ilişkilerini çok iyi etüt etmiş. Vilnius’taki meslektaşı ile aralarının çok iyi olmasından bahsetti. İsrail Büyükelçisi ile ilişkileri çok üst düzey tutuyor. Ayrıca Edirne’de yeni açılan Sinagog için İsrail Büyükelçisini Edirne’ye, oradan İstanbul’a gitmesini sağladığını ve misafir ettiğini ifade etti. Din İşleri Müsteşarı, Güvenlik Komiseri ve Elçilik Müsteşarı ile beraber bir aile gibiler.
Vilnius Katedrali
Vilnius’ta sıklıkla yanyana kiliseler var. Çok sık ve ihtişamlılar. Merkezdeki büyük beyaz kilise, Cumhurbaşkanlığı Sarayı, üniversiteler, Genelkurmay, Bakanlıklar hep bir arada, merkezdeler. Yağmur altında da olsa geziyoruz. Vilnius Katedrali, beyaz büyük bir kilise. Ayrıca yanında Galata kulesinin benzeri, ama beyaz renkli olanını düşünün, saat kulesi var, şehrin tam merkezinde.
Vilnius’ta eski şehri gezdikten sonra yeniden Kaunas’a doğru yola çıkıyoruz. Vilnius Kalesini çıkmadan gelmeyin. Zira şehri 360 derece buradan kuş bakışı görüyorsunuz. Çok keyifli, mutlaka görülmesi gerekenlerden.
Varşova’ya ilk adım
Ertesi gün Abdullah Hocayla vedalaştık. Zira başka bir ülkeye yolculuk başlıyor; Varşova’ya doğru yola çıkıyoruz. Dikkatimizi çeken, burada ülkeler arası seyahat şehirler arasından daha kolay. (Zakodnia) Merkeze gidiyoruz. Gece saat 03:30’da Varşova Otobüs garajındayız. Rauf kardeşimizden adresi aldık. Medresedeyiz. Sabah namazı vakti girmişti. Namaz ve tanışmanın ardından Risale dersi... Biraz uyuduktan sonra Varşova’yı gezeceğiz. Varşova, Polonya’nın başşehri ve aynı zamanda en büyük şehridir. AB’ye bağlı şehirler arasında büyüklükte 6’ncı sırada. Vistül nehri, şehir merkezinden geçiyor ve şehri ikiye bölüyor. Baltık Denizine uzaklığı ise 350 km olan şehir II. Dünya Savaşı sonunda tamamen tahrip olmuş. 9 Kasım 1940 tarihindeki “Varşova Kuşatması”nda gösterilen kahramanca direniş dolayısıyla Polonya’nın en önemli Her yıl 5 milyon turistin ziyaret ettiği şehirde akla ilk müzisyen Şopen (Chopin) geliyor. Dünyaca ünlü besteci ve virtüöz piyanist olarak tanınır.
Old City
Varşova’yı gezerken bir yandan da Krakowa gitmek içinde planlar yapıyoruz. Hava soğuk, paskalya sebebi ile her yer sakin ve tenha. İlk durağımız Old City. Muhteşem korunmuş. Yapılar tarihi ve çok ihtişamlı görünüyor. İlk karşımıza çıkanlardan birisi yeni yapılardan olan Stadyum Naradova. Varşova’nın Olimpiyat stadı gibi. Oradan Platz Zamkowy Meydanı’na geçiyoruz. İlk gördüğümde Brüksel’e benzettim. Aynı yapı ve tarzlar.
Zaman dar, görmemiz gereken yer çok. Ruslar tarafından yapılmış, şehrin en değerli yerinde bulunan devasa saat kulesi adeta şehrin simgesi olmuş. Mutlaka görülmesi gereken bir yer. Yolu düşen gece üzerine çıksın, derim. Şehri muazzam görüyor. Old town-stare miasto, şehrin tarihî şehir merkezi, 1980 yılında UNESCO tarafından “Dünya Kültür Mirası Listesi”ne dahil edilerek koruma altına alınmış.
Aytekin COŞKUN / [email protected]