Bugünlerde hutbelerde bazı eski ve yeni siyaset ve devlet adamlarından bahsedilmekte, bazısından bahsedilmemesinin de “hıyanet” olduğu bazı çevrelerce çeşitli zeminlerde söz konusu edilmektedir.
Dinin evrensel olduğu göz önüne alınacak olursa, bir camiye her ülkeden, her ırktan insan ibadet için gittiğine veya gidebileceğine göre, orada herhangi bir devletin ya da herhangi bir ırkın ya da herhangi bir siyaset ya da devlet adamının anlatılması uygun olacak mıdır?
Orası; Kâinatı kimin yarattığının, o Yaratıcı’nın insanı ve kâinattaki sanat eserlerini hangi maksatlar için yarattığının, insanı bu dünyaya kimin gönderdiğinin, bu hayattan sonra insanın hangi âleme götürüleceğinin anlatılma yeri değil midir?
Ve yine O yaratıcı, bu gayeleri, bu sırları ve bu antika sanat eserlerini bize açıklayan bir rehber, bir öğretmen bize göndermemiş midir?
Kâinatı yaratan Zât, bizden nasıl bir insan olmamızı istediğini ve öğretmen ve rehber olarak gönderdiği bu İnsanı (asm) model almamız gerektiğini bize anlatmıyor mu?
Ve camiler, bütün bunların anlatılma yeri olmakla birlikte, model alarak benzemeye çalışmamız gereken o rehber İnsanın (asm) özelliklerinin de anlatılma yeri değil midir?
İslâm’ın bu evrenselliği dikkate alınmadığı ve camilerin bütün insanları ilgilendiren konuların anlatılma yeri olduğu dikkatten kaçırıldığı takdirde, diğer Batı ülkelerinde bulunan camilerle ilgili olarak o devlet demeyecek midir ki “Bu devlet olmasaydı, bu devleti kuranlar olmasaydı siz bu devletin imkânlarından yararlanarak bu camileri burada kuramazdınız ve bu devletin imkânlarından yararlanarak mutlu bir şekilde bu ülkede; can, mal ve inanç güvenliği içerisinde yaşayamazdınız, öyleyse bizim siyaset adamlarımızdan ve bu devleti kuran eski ve yeni devlet ve siyaset adamlarımızdan, hutbelerinizde bahsedeceksiniz, yoksa devlete hıyanet içerisindesiniz.”
Devlet ve siyaset adamları camilerde konuşulmaya ve anlatılmaya başlandığı taktirde, her insanın o kişiler hakkında farklı düşüncelerinin de olması tabiîdir, bu yüzden, böyle bir durumda camide tartışma olması ihtimal haricinde de değildir, kaldı ki bu insanlar bu gaye için oraya gelmiş de değildir.
Berbere tıraş olmaya giden bir insana armut satmaya çalışmak, ne derece doğru bir davranış olacaktır?
Sosyoloji biliminde “Cemaat; aynı gaye için bir araya gelen insan topluluğudur” şeklinde tarif edildiğine göre, camilerde başka maksat ve gayelerinde o insanların önüne sunulmasının bilimsel olmadığı da anlaşılmaktadır.
Kısacası: Acaba, hutbelerde mevcut siyasetçilerden bahsedilmesi yanlışlığı, insanların siyasî tarafgirlik hislerini uyandırarak M. Kemal’den de bahsedilmesi taleplerini mi doğurmaktadır? Demek ki, camiler, devlet ve siyaset adamlarının konuşulacağı siyasî mekânlar değildir, dinî mekânlardır.