1925’ten sonra uygulanan istibdât-ı mutlaka göre Abdülhamid’in ki elbette zayıftır.
Abdülhamid’in istibdâdını sürdürmek için insanları öldürmeyi tercih ettiğini söylemek yanlış olur, hatta Selânik’ten gelen Hareket Ordusu’na İstanbul’daki ordunun müdâhalesi mümkün olduğu halde Abdülhamid’in bu yolu tercih etmediği rivâyet edilmektedir. Ayrıca müstebitlerin, yönetimlerini kurdukları andan itibaren hürriyetçi parlamenter sisteme geçişi fazla tercih etmedikleri görülmekte ve yine bu değişimi kansız olarak realize ettiklerine de sık rastlanılmamaktadır.
Abdülhamid ise 1876 ve 1908 yıllarında hürriyetçi parlamenter sisteme geçişi kan dökülmeden sağlamıştır.
Üstad Hazretleri, bu sebeplerden “zayıf istibdât, şefkatli padişah” tabirlerini kullanmış olabilir, ama şimdi bazı siyasetçiler ve tarafgîrleri her şeyi siyasetlerinde kullandıkları gibi, Abdülhamid’i de kullanmaya çalışmaktadırlar. Önce onun sistemini yücelterek ve kusursuzlaştırarak günümüzde tek adam sistemini yerleştirmeyi amaç edinenleri halkımız nazarında makbûl ve makûl göstermeye çalışmaktadırlar. Gelecek nesillere ve bizlere içtimaî ve siyasî konularda ışık tutması amacıyla Abdülhamid’in İstibdât Dönemi’nin uygulamaları ile alâkalı Üstad’ın dile getirdiği sayfalarca fikirlerini daha fazla dikkatlere sunmak gerekirken, sadece birkaç kelime olarak onun da 1925 yılından sonra söylediği “şefkâtli padişah ve zayıf istibdât” ifadelerini sürekli nazarlara vermeyi mantıklı bulmak zor görünmektedir.
Sultan Abdülhamid’in şahsı ile ilgili tartışmalara ağırlık vermek aslında Bediüzzaman’ın, gelecekteki insanların çarşısında revaç bulan tavrın, şahıslar değil, akıl ve fikirler olacağı düşüncesi ile bağdaşmamaktadır.
“Ebnâ-yı mâzinin bir derece sâfî olan ahlâk ve halis hissiyâtı galebe çalarak gayr-ı münevver olan efkârını istihdam ederek şahsiyât ve ihtilâfat meydanı aldı.”
8. Mukaddeme
Siyasette şahsiyetçiliği esas alanlar kesinlikle böyle bir tartışmayı yapmaya devam ederler.
Sultan Abdülhamid’in 33 yıllık iktidarı döneminde elbette ki bazı kalkınma hamleleri yapılmaya çalışılmış ve 33 yıl zarfında bir şeyler yapılmış olması da beklenmedik bir şey olmamakla birlikte, tek yetkilinin kendisi olduğu 31 yıllık iktidarı döneminde yapılan müsbet icraatın uzun iktidarı ile orantılı olup olmadığı da ayrıca bir tartışma konusudur. Mehmet Pekel’in bu konularda bizleri bilgilendirici mahiyetteki seminerlerinden dolayı kendilerine teşekkür ediyorum.
Yahya Kemal Beyatlı’ya sormuşlar:
Ankara’nın neresini beğeniyorsun?
O da cevap vermiş:
İstanbul’a dönüş yolunu.
Ben de Abdülhamid’in icraatının müsbet olanlarının içerisinde en fazla anayasal ve çok partili hürriyetçi parlamenter sisteme dönüşünü beğeniyorum.