Doğuda yaşadığım için bu olayları çok iyi biliyorum. Diz boyu kar sebebiyle tatil olan okullar… Yazarken bile üşüdüm. Fakat şimdi o soğuk uzun kış gecelerini geride bırakmış görünüyoruz. Pencereden dışarıya baktığımızda göreceğimiz yemyeşil çimenler, çiçek açmış ağaçlar olacak. Belki kuş sesleri de buna eşlik edecek. Birkaç ay önceki gibi yalnız beyaz değil, binbir çeşit renk var şimdi tabiatta. Her bir canlı besmele çeker, toprak yüzüne çıkar. Kısacası tabiat uyanıyor.
Covid-19 adlı bir virüs sebebiyle insanlar evlerine kapandı. Tabiat yalnız kaldı. Yalnız kaldı derken, iyi bir yalnızlık bu. Düşünsenize; ne yediğinin içtiğinin çeri çöpü yerde, ne de rengârenk çiçeklerini koparan, üzerine basıp geçenler etrafta. Ne bilinçli bilinçsiz avlanan avcılar, ne de kirli temiz demeden fabrika atıklarını nehre akıtan fabrikatörler var. Araç kullanımının azlığı, sanayi çalışmalarının durması hava kirliliğinin azalmasında büyük rol oynadı. Bunlar sadece aklımıza gelenler. İnsanların tabiattan bir süreliğine çekilmesi tabiata öyle iyi geldi ki; resmen tabiat dile geldi, güç istedi.
Güç ver bana ya Rab! Gürül gürül akayım.
Güç ver bana ya Rab! Tomurcuklanıp açayım.
Güç ver bana ya Rab! Daldan dala konayım.
Güç ver bana ya Rab! Adını haykırayım.
Şimdi düşünüyorum. Bu virüs o kadar kötü mü? diye. Hayır, her şerde bir hayır var, derler ya. İşte bu da öyle bir durum. Bize zararının dokunduğu şeyler başka şeylere iyi gelebilir. Bir taraftan can alan, bir taraftan can verebilir. Bizlere musîbet, illet gibi gelen bu zerrecik tabiatın uyanışına vesile olabilir. Şimdi sorumu tekrar düşünüyorum. Tabiat asıl şimdi uyanıyor. Keşke izin versek de tam anlamıyla uyansa, hizmetine devam etse.