Ben “z” kuşağına mensup bir gencim. Kafamda tasarladığım hayallerim; hayallerimi süsleyen, ulaşmak istediğim hedeflerim var. Ancak çoğumuz da biliyoruz ki bu ülkede hayallerin ve hedeflerin önünde aşılması epey güç engeller var.
Engeller… Sistem kargaşası, torpil, adaletsizlik, siyaset ve dinin siyasete alet edilişi, ekonomik problemler, liyakatsizlik, güzellik algıları… Elbet problemler bu kadar değil ama benim yazacak gücüm bu kadar. Ayrıca demeyiniz ki bu problemler senin hayallerini niçin ve nasıl alakadar eder. Zira bu soruyu sormadığınızı farz ederim. Zaten burada mühim olan problemlerin ne olduğu değil. Çünkü problemin ne ve neler olduğunu herkes biliyor. Önemli olan içimizdekiler, haykıramadıklarımız…
Özellikle bu sene öyle manzaralar gördü ki bu gözlerim, haykıramayışımıza kızdım içten içe. Söyleyemeyip de içimize attıklarımız resmen cisimleşmiş, hastalık halini almış… Hayalleri uğruna çabalayıp karşılığını alamamaktan korkanlar mı dersiniz, depresyon gibi dehşetli ruhsal bozukluklara tutulanlar mı dersiniz? Stres ve sıkıntılar yüzünden olduğundan 10 yaş fazla gösterenler mi dersiniz yoksa baskılara dayanamayıp değerlerinden ve inançlarından vazgeçenler mi dersiniz..?
Biz genciz. Üretmeye meyilliyiz. Ancak öyle bir duruma geldik ki bu özelliklerimizi kaybediyoruz. Kimilerimiz bıkmış, kimilerimiz teslim olmuş, kimilerimiz maalesef isyan ediyor. Ama hayır, hiçbiri çözüm değil. Tane tane konuşacağız ve sesimizi herkese duyuracağız.
“Biz genciz! Sözü dinlenmeyecek cahil birer çocuk değil. Oturmasını kalkmasını, konuşmasını susmasını bilmeyen yeni yetmeler değil. Sürekli bir şeyler isteyip duran, durduğu yerde icat çıkaran afacanlar değil.
Ne icatlarımız ne fikirlerimiz değersiz. Hiçbir yanlışı hatır uğruna doğru kabul etmeyeceğiz!
Bizler birbirimizi kabullenmişiz. ‘Saygı, adalet, merhamet’ diyoruz.
Hedeflerimiz uğruna büyük emekler verirken, bu emeklerin karşılığını alabilmek istiyoruz!”
Gerçi çok da bağıramıyoruz, sonra kovuluyoruz… O yüzden biz de içten içe haykırıyoruz!