"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Kararlı olmak-2

Ekrem BAŞÇI
23 Ekim 2024, Çarşamba
Hulâsa, Yeni Asya camiası olarak, bizler de Kur’ân-ı Kerîm’in emrettiği, Efendimizin (asm) en güzel şekliyle tatbik ettiği, Üstad hazretlerinin de içtimaî meselelerde Kur’ân-ı Kerîm’den ve Efendimizden (asm) ders alıp bizlere ulaştırdığı mesajları tatbik etmeye çalışıyoruz.

İşlerimizi aramızda istişare ile yapıyoruz. Çok meseleler oluyor ki; hikmeti yıllar sonra anlaşılıyor, ortaya çıkıyor. Aceleci nefsimiz yer yer bazılarımızı kararlar aleyhine olarak aldatmaya çalışsa da, türlü evham ve kuruntularla farklı düşüncelere çekip şahs-ı manevîden uzaklaştırma cihetine gitse de safları sıkı tutmanın esas olduğunu, en çok yara alanın siperini terk edenlerin olduğunu, bizim yegâne siperimizin de haklı şuramız olduğunu, hizmete ve şuralarımıza ihlâs ve sadakatle sahip çıkınca, arkamızda manevî zahîrlerin muhafız olarak inayete gönderildiğini sık sık hatırlamalı, bu hayatî sürecin bozguncusu olmaktan Allah’a sığınmalıyız. Bu gibi muhtemel marazların en büyük manevî reçetesinin de başta İhlâs Risalesi olmak üzere, Uhuvvet, İktisat ve Hücumat-ı Sitte risalelerinde olduğunu sürekli hatırda tutmalıyız. 

 Şimdi, yıllardır bu duruş ve tavrımızdan dolayı Cenab-ı Hakka şükürdeyken, haklı istişarelerimizin meyvesini geçen yılların ve olayların şehadetiyle afiyetle yiyorken, yiyecekken, halkın değil hakkın ölçülerine göre hareketimizi bina ediyorken; bazı önemli meseleler hakkındaki kararlarımız ve duruşumuza muhalif bazı çatlak ve tuhaf seslere de zaman zaman şahitlik ediyoruz. Elde istişare kararları varken, meşveret zırhı giyilmişken, duruşumuz da ona göre şekillenmiş gidiyorken, aksi karar alınmadıkça da önceki kararlar geçerli iken; alınan kararı ya da tercih edilen duruşu güya bazı şahıslara atfederek, değerini tahfif etmek maharetiyle sürecin rencide edilmeye çalışıldığına şahitlik ediyoruz. Yukarıda sayılan tüm manaların hilafına olarak girişilen bu teşebbüslerde pervasızca hareket edildiğine de şahit olabiliyoruz.

 Böyle bir örnek durumda iki şık ortaya çıkıyor; Birincisi, meşveretin ve şahs-ı manevînin kararında sabit kalıp sürecin hayırla sonlanmasına duacı olmakla birlikte; kararın ve meşveret ruhunun aleyhine cereyan eden yersiz eleştiri ve çıkışların hiçbir maslahatının olmadığını ve hatta şura ruhuna zarar verdiğinin farkına varıp, müddeilere gerekli uyarıların yapılması cihetine giderken, şura şuuruna sahip çıkmaya devam etme durumu.

 İkincisi, bu şura dışı eylemin, karar aşamasından çıkıp uygulama aşamasına gelinmiş ve yıllardır da Allah’ın izni ve inayeti ile bihakkın uygulanan duruşa karşı gelmenin, mevcut çizgiyi rencide edecek eylem ve söylemlerde bulunmanın doğru olduğunu vehmederek; ve alınan kararları ve prensip kararları uygulamayı esas alanları, giriştikleri yanlış icraatın yanlışlığını ve haksızlığını yukarıda zikredilen manalar ışığında dile getiren kardeşlerini anti-demokratiklik, abicilik ve hürriyet düşmanlığı yapmakla yaftalama vahameti. 

 Hak olan, Kur’ân-ı Kerîm’den, Peygamber Efendimizden (asm) ve Üstad Hazretlerinden ders aldığımız birinci duruştur. Kararlı duruş da budur. Tarihlerde hayırla yad edilecek duruş da budur. Yanlış karar alınmış dâhi olsa, bir sevap kazandırıp, şahsî mesuliyetten kurtaran duruş da budur. Muhafaza edilmesi gereken duruş da budur.

İkincisi ise hem şuradan nasip alamamış hem şahsiyetini ve enaniyetini şurada eritememiş ve hem de şahs-ı manevînin ve hizmeti Kur’ânîyenin hürmetini tahfif eden garip bir duruştur. Neticesi ise Risale-i Nur’un pek çok yerinde nazara verilmekle birlikte Allah’a aittir. 

 Yeni Asya Allah’ın izniyle inayet altındadır. Hiçbir şahsın şahsî hevesleri ile yön verebileceği bir yapıya sahip değildir. Şahıslar hiçtir, esas olan Kur’ânî prensiplerdir, Peygamberî metotlardır, Sahabe mesleğidir, Zübeyrî çizgidir. Tüm bu esaslar başta Rabbin inayeti olmak üzere, tesis edilmiş olan şûra mekanizmasının sağlıklı çalışması ile mümkün olabilmektedir. Bu yüksek manalara kimsenin ilişmeye haddi de yetkisi de ilmî de cesareti de yoktur, olamaz. Böyle bir cüret göstermek isteyen de kendisi bilir. Zira bu hizmetin sahibi fânî şahıslar olmadığından, ceza-yı amel olarak gelebilecek tokatlar, vitrindeki bazı fânî hizmetkarların zayıf himmeti ve gayreti ile kıyaslanmasın. Bu hizmet-i Kur’aniyenin azameti düşünülsün, ondan sonra cesaret edilsin. Edilebilirse.

Okunma Sayısı: 746
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Mehmet Özdemir

    23.10.2024 23:59:48

    Allah razı olsun, çok yerinde bir yazı şahsi düşüncelerimizi şuranın, meşveretin üstünde, önünde görmekten Allaha sığınmak lazım

  • Ömer

    23.10.2024 23:21:25

    Yeni Asya Allah’ın izniyle inayet altındadır. Hiçbir şahsın şahsî hevesleri ile yön verebileceği bir yapıya sahip değildir. Şahıslar hiçtir, esas olan Kur’ânî prensiplerdir, Peygamberî metotlardır, Sahabe mesleğidir, Zübeyrî çizgidir. Tüm bu esaslar başta Rabbin inayeti olmak üzere, tesis edilmiş olan şûra mekanizmasının sağlıklı çalışması ile mümkün olabilmektedir. Bu yüksek manalara kimsenin ilişmeye haddi de yetkisi de ilmî de cesareti de yoktur, olamaz. Böyle bir cüret göstermek isteyen de kendisi bilir. Zira bu hizmetin sahibi fânî şahıslar olmadığından, ceza-yı amel olarak gelebilecek tokatlar, vitrindeki bazı fânî hizmetkarların zayıf himmeti ve gayreti ile kıyaslanmasın. Bu hizmet-i Kur’aniyenin azameti düşünülsün, ondan sonra cesaret edilsin. Edilebilirse. Binlerce tebrikler ediyoruz, kaleminize sağlık 👏👏👏🌅

  • Mehmet

    23.10.2024 16:13:27

    Nurcihan Ceylanpınarlı hanım; elbette cemaatimizin aldığı kararları eleştirebiliriz ve bu bizim istişarelerimizde tekrar değerlendirilir, gerekli çoğunluk oluştuğu takdirde yeni kararlar alınır. Cemaatimiz statik bir oluşum değil ki... Sürekli meşveretler yapılıyor Elhamdülillah. Ama burda önemli olan, muhatabını artniyetle suçlamamak ve uygun bir dille iletişim kurmak.

  • Yusuf Karaali

    23.10.2024 13:51:47

    Eğer insan kendi aklına inanmayacak, güvenmeyecekse nasıl olacak? O zaman bireylerin yerine kararları hep başkaları alsın. Bu övülen sistemin ağalık sisteminden farkı nedir o zaman? Biz hiç aklımızı kullanmayalım nasıl olsa bizim yerimize düşünenler var mı demek doğru olan?

  • semih

    23.10.2024 10:39:20

    Maşallah. Siyasetin etkisi nedeniyle çok sıkıntılı olan bir konu. İlginçtir bu problem sadece siyasi konularda oluyor. Meşveret kararını yanlış bulup uymayan kardeşlerimiz acaba sonrasında kendi aklına uymuş olmuyor mu? Siyasetin bu kadar hızlı değiştiği bir memlekette kendi aklına uymak herhalde en hataya müsait olandır.

  • Yahya Yıldız

    23.10.2024 09:58:05

    Yeni Asya’nın duruşunun şahısların, şahsi, fevri ve keyfi olmadığını direk Kuranı, Nebevi ve onların bileşimi olan Nurların karışımından teşekkül etmiş bir sada-I hakikat olduğunu ve halkın keyfine göre değil, hakka göre neşirde bulunduğunu ifade eden bu iki yazınızdan dolayı tebrikler…

  • Nurcihan Ceylanpınarlı

    23.10.2024 09:42:55

    Grupların aldıkları kararlar bu kadar kutsallaştırılmamalı. Eleştiri kültürü ikame edilmeli. Bunu sadece cemaat ve tarikatlar için söylemiyorum. Bütün dernekler, vakıflar, topluluklar, siyasi partiler için düşünmek lazım.

  • Nurcihan Ceylanpınarlı

    23.10.2024 09:40:48

    Cemaat ve tarikatlar aldıkları kararlara böyle sıkı bir şekilde uyulmasını istiyor. Bunu anlıyorum. Bu şekilde demokrasi ülkeye gelir mi sizce? İnsanlar ait oldukları grubun aldıkları kararları eleştirmezse burda demokrasi olur mu?

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı