"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Rüzgârın etkisi

11 Kasım 2012, Pazar
İnsanın bir an için boşluğa düşmesi, tıpkı bu mevsimdeki bir yaprağın dalda kalma mücadelesi gibi…
 Yaprak sanki sürekli bekler ki rüzgâr çıkmasın; eğer rüzgâr çıkar ise belki tutunamayacak ve tek güvendiği, sırtını yasladığı ve evi olan daldan kopup çok uzaklara gidecek. Bunun için sıkıca yapışır tek güvendiği ince ve kuru olan bir dala; ama rüzgâr âniden öyle bir eser ki onun gibi nice yapraklar kapılır gider rüzgârın götürdüğü yere. İşte o an büyük bir serüveni başlar yaprağın. Zirâ kendini emanet edebileceği emin bir yere, toprağa kavuşması gerekmektedir.
Bizim hikâyemiz de tıpkı o yaprak gibi bitecek ve hepimiz toprağa karışıp gideceğiz. Ama bizim tek farkımız, tutunduğumuz dal bize eşlik edecek ve amellerimiz olarak tekrar yeşerecek.
Meşrû dairede yaşayan bir yaşıtımın hâlini görünce aklıma sadece ne kadar farklı dallarda yer aldığımız geldi. Bir de şu yönü var. Bizler her zaman insanlar için bir şeyler yapmaya uğraşırken o ve onun gibi birçok genç kardeşim, sadece kendi için bir şeyler yapmaya çalışıyor. Bu yüzden de yalnızlık onların en büyük ‘haşeresi’ oluyor.
İnsanlar ne kadar farklı oluyor. Tıpkı yapraklar gibi; kimi iğne uçlu; dokunan çok büyük bir acı çekiyor... Kimi bir çamın yaprağı gibi ince ve her an kırılıp kopmaya çok müsait. Kimi bir asma yaprağı; onun için olan sadece bir yaprak olabilmek değil, onun görevi dalından kopunca da devam ediyor. Haşlanıyor, tuzlanıyor, rengi koyulaşarak inceliyor, damarları zayıflayarak siniri azalıyor sonra içine türlü türlü içler hazırlanarak sarılıyor ve yemek oluyor. Yendiğinde içindeki saklı vitaminleri ve güzel tadını paylaşıyor ki; onun kıymeti bilinsin. Bunun için yaprak sarması herkesin çok beğendiği bir yemek oluyor. Çünkü o düşse bile yılmadan hayata bir yemek çeşidi olarak tutunuyor.
İlk başta rüzgâr ile savrulan bir yaprağı ele alalım. Çamura uçarak yapıştığında artık onun için çok geç oluyor. Rüzgâr ile hareket edemeyerek orada kuruyor ve bir çöp olarak diğer atıklara karışıyor. Ama uçmaya devam eden bir nar ağacının yaprağı ağır olduğundan dibindeki toprağın üzerine düşüyor ve fosil olarak bahar ayındaki taze yapraklar için vitamin oluyor.
Allah (cc), her yarattığında bizler için bir örnek sunuyor. Meselâ ben bu mevsimde yapraklara bakınca çamura batan yaprak olmamak için duâ ediyorum. Nar ağacının dibine bakınca birçok değişik yaprak çeşidini de gördüm. Demek ki oraya ulaşan başka yapraklar da varmış. Değişik çeşitteler, ama amaçları çürüyerek kaybolmak değil, işe yarayabilerek…
Şimdi o nar ağacı, tıpkı İslâm ağacımız gibi. Bu aralar biraz sararmış ve rüzgâr ile zayıflatılmaya çalışılıyorken; her kesimden Müslümanlar onun gölgesi altında toplanmış. Çünkü biliyorlar ki önemli olan bir ağacın kökleri ve onun gürleşmesi için uğraşıyorlar. İnşaallah da başarılı olacaklar. Zira uçup kaybolmak ve kalarak bir işe yaramaya çalışmak hafif bir rüzgârın esintisinin ardında gizli…

MERVE İRİYARI

[email protected]

Okunma Sayısı: 1135
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı