“Neden herkesin babası evde iken benim babam yok? Nerede anne?”
demiş ve sana bu soruyu sormuştum daha kendimi dahi bilmez iken. Ne bilebilirdim ki babamın evin ekmeğini kazanmak için köyümüzde çalıştığını, ama sormuştum işte. Küçücük dünyamda diğer arkadaşlarım gibi ben de babamı yanımda istemiştim, ama yoktu.
“Bak oğlum, baban çalışmaya gitti” dediğinde çalışmanın ne olduğunu da bilmiyordum. “Hadi şimdi elimizi Allah’a açalım ve duâ edelim” demiş ve karanlık gecemizi aydınlatan duâmız için minik ellerimi semaya açmış:
“Allah'ım, babama çok para ver, ona sağlık ver ve babamı bana gönder!” demiştim. Biliyor musun anne, duâ etmeyi senden öğrendim. İstemeyi, ama sadece Allah’tan istemeyi senden öğrendim.
Senden öğrendim. “Hadi bakalım bugün Cuma akşamı, şimdi abdest alınacak ve dedelerimize, Peygamberimize (asm) ve tüm ölmüşlerimize Yasin okuyacaksınız” demiştin. Bilmezdim Yasin’i, Fatiha’yı, sen öğrettin annem sen. Fatiha’yı da, Yasin’i de ve Cumanın mübarek gün olduğunu, Kur’ân okunması gerektiğini de sen öğrettin bana anne, sen. Senden öğrendim Peygamberimi (asm). Senden öğrendim ilk abdest alışı ve duâyı.
“Bugün okula başlıyorsun. Sınıfta arkadaşlarınla iyi geçin ve oku evlâdım. Oku ki bu vatana olan borcumuzu ona hizmet etmekle ödeyesin. İyi oku ki düşkünlere ihtiyaç sahiplerine ve daha nice ‘Yok mu yardım edecek, yok mu derdime derman olacak?’ diyen insanlara yardım edesin.” Karanlık gecelerde gazlı lambada kelimeleri sökmeyi ilk senden öğrendim. Sabırla bıkmadan usanmadan bana öğretmen oldun ve ben okulun yolunu da, okumayı da senden öğrendim. Benim ilk öğretmenim sendin anne sen. Nur yüzlü anneeem...
Arkadaşlar ile mahalledeki kedilere hiç rahat vermiyor, onlara acayip derecede eziyet çektiriyorduk. Çocukluk işte... Bundan da mutlu olduğumuzu zannediyorduk. Bir gün mahallemizin ablaları; büyük teyzeleri anneme: “Kız Sıdıka, senin oğlan mahallenin kedilerine eziyet ediyor. Şunun bir kulağını çeksene?” demişlerdi. Sen kulağımı çekmedin anne, çekmedin. “Oğlum hayvanlara eziyet etme! Onlara zulmetme! Zira merhamet etmezsen, Allah da bize merhamet etmez. Evimizden bereketimiz, huzurumuz kaçar” demiştin. Sonra Peygamber Efendimizin (asm) hayvanlara yaptığı o muhteşem muâmeleyi anlattın. Anneciğim senden öğrendim; değil insanlara, hayvanlara dahi eziyet edilmeyeceğini... Bugün; biz de senin bize öğrettiğin gibi çocuklarımıza hayvanlara sevgiyi, şefkati ve güzel davranmayı öğretiyoruz. Ve ben “Merhamet etmeyene Allah da merhamet etmez” prensibini senden öğrendim anneeeem.
Bugün kırk altı yaşındayım. 25 yıldır Türkiye’nin ulusal firmalarında yöneticilik yaptım ve sen anneciğim hâlâ bu yaşıma gelmeme rağmen “Aman oğlum, para ile uğraşıyorsun, olur ya şeytana uyar da paralarla ilgili yanlış işler yaparsın, sakın ha şeytana uyma, helâl kazancına haram katma. Biz bu zamana kadar size haram lokma yedirmedik, ola ki siz böyle bir hata yaparsanız, sütüm size helâl olmasın.” diyordun.
Helâl kazancın ne kadar kutsal ve ne kadar önemli olduğunu senden öğrendim annem senden. Ve o gün bugün biz de sizler gibi evlâtlarımıza haram lokma yedirmemeyi prensip edindik. Ya Rab, nasip etme haramı. Nasip etme hakkımız olmayana dokunmayı. Bizlere helâl kazançlar nasip et. Çoluğumuz çocuğumuz ile yedirmeyi nasip et. Helâl kazancı ve onu evlâtlarımız ile mutlu bir şekilde yemeyi senden öğrendim anne, senden. İyiki de öğretmişsin annem, iyi ki öğretmişsin.
Senden öğrendim anne sevmeyi, sevilmeyi. Sevilmek ne güzel şeymiş anne. İnan şu yaşımda istiyorum hâlâ: Çocukluğumda bizi sevdiğin gibi tekrar sever misin, okşar mısın saçlarımı ve tarar mısın? Senin saçlarımı okşadığın, sevdiğin ve taradığın gibi; ben de senin saçlarını okşayabilir, tarayabilir, sevebilir miyim? Okşatır mısın saçlarını? Seni çok ama çok seviyorum benim nur yüzlü annem ve bu sevgiyi-sevilmeyi senden öğrendim.
Bugün televizyonlarda bir şiir okunuyor. Okunurken okuyan da, dinleyenler de hüngür hüngür ağlıyor. Ben ise her gün ağlıyorum ve annem şiirdeki gibi sol yanım değil, her yanım ağrıyor annem. Seni çok ama çok seviyorum. Keşke yanımda olsa idin ve keşke ben de başımı sımsıcak sinene yaslasa ve saatlerce hiç bitmemecesine oracıkta kalsa idim canım annem seni çok ama çok özledim. Benim pamuk saçlı nur yüzlü annem.
Bana duâ, biraz duâ eder misin ve bana duâlarında yer verir misin?
Duâlarını bekleyen ve seni çok ama çok seven, özleyen, aciz evlâdın.
BÜLENT ERTEKİN
[email protected]