Akademisyen, bilim adamı, iş insanları ve sivil toplum kuruluşlarının başkan ve yöneticilerinin konuşmacı olarak katıldıkları “Ahilik Şurası” Ankara’da yapılmış (2-4 Aralık 2022) ve bazı önemli tespitler kamuoyu ile paylaşılmış.
“Ahîlik Şûrası”nın sonuç bildirisinde sıralanan maddeler, krizdeki ‘ticaret hayatı’na çare olabilecek noktalar olarak görülebilir. Bu tavsiyelerin bir kısmını paylaşmakta fayda var. Paylaşılan maddelerden bazıları şöyle:
*Yaşadığımız dünya, insanın fıtratını, toplumun huzurunu, barındırdığı tüm canlı ve cansızları kuşatan tabiatın ahengini ve ritmini tehdit eden can yakıcı küresel sorunlarla kuşatılmış bulunmaktadır.
*Kendi geleneklerimizin zenginliğini, çağın ruhuna ve gerekliliklerine göre yeniden canlandırmaya gayret etmek hem teklif hem de mevcut sorunlara çözüm gücü olarak değerlendirilmelidir.
*Huzur içinde yaşanabilir bir dünya ideali sadece bir söylem olmaktan çıkarılmalı, yeryüzünde yaşayan herkesin hak ettiği huzur ve refah içinde yaşayabileceği sosyal pratikler inşa edilmelidir. Bu itibarla tarihimizde yaşanmış bir kaynak olan ahîlik tecrübesinden istifade edilmelidir.
*Sosyal, siyasî, iktisadî sistemlerin insanîleştirilmesi için ahîliğin ilkelerinden istifade edilebileceği unutulmamalıdır.
*Temel hak ve özgürlüklerin teminat altına alınmadığı bir toplumda kalkınma söz konusu olamaz. Ahlâkın ve hukukun birlikte yol göstermediği hiçbir zeminde insanın ve toplumun huzur içinde yaşayabileceği bir hayat inşa edilemez. Ahîliğin bu itibarla ahlâkı, hukuku ve sivil girişimi önemseyen yapısı göz önüne alınmalıdır.
*Cumhuriyetimizin 100. Yılına girerken güçlü bir ekonomi, güçlü bir hukuk sistemi, güçlü bir sivil toplum ve güçlü bir kültür hayatı ideali ihmal edilmemelidir.
*İnsanın ve toplumun kendine yetebilmesi, insanın haysiyetini ve hürriyetini muhafaza edebilmesi, toplumun istiklali ve huzuru için çok önemlidir.
*İnsan kalitesinin artırılamadığı bir toplumda tüm kalite çalışmaları istikrarlı olamayacak ve çabalar sonuçsuz kalabilecektir.
*Sorumluluk sahibi, özgür, erdemli, üretken, kanaatkâr, geçmişinin zenginliğine duyarlı, çağını okuyabilen, geleceği inşa edebilen ve mutlu bir insan tasavvuru, eğitim sistemimizin felsefesine ve müfredatına dahil edilmelidir.
Paylaşılan bu mesajlardan, “Temel hak ve özgürlüklerin teminat altına alınmadığı bir toplumda kalkınma söz konusu olamaz” tespiti bile pek çok sıkıntıyı sona erdirebilecek bir bakış açısı sunar. Tabii ki, ‘kriz’leri aşmak isteyen varsa...