Bir yıl bitip yeni bir yıla girileceği için ve de yeni yılda hemen herkes az ya da çok zamlı maaş alacağı için gündem zam nispetinin ne kadar olacağı konusuna kilitlenmiş durumda.
Bir yanda işçiler, öte yanda memurlar maaşlara yapılacak zamları bekliyor.
Son yıllarda asgarî ücret artmış olsa da ‘asgarî ücret’in umumî ücret olduğu söylenebilir. Eskiden sadece işe yeni girenler asgarî ücret alırken şimdilerde 10 ya da 20 yıl çalıştığı halde yine asgarî ücret alanlar var. Emeklilerin durumu daha da zor. Eskiden emekli maaşları asgarî ücretten yüksekti. Şimdilerde ise çoğu emekli asgarî ücretten daha düşük maaş alıyor. Velhasıl sistem hem emeklilerin, hem de çalışanların aleyhine olmak üzere bozulmuş durumda.
TBMM Plan ve Bütçe Komisyonunda kabul edilen bir teklifle, yaklaşık 30 bin kişinin istifade edeceği yeni bir düzenleme yapılmak isteniyor. Buna göre ‘üst düzey memurlar’a seyyanen 30 bin lira maaş zammı yapılacakmış. (Seyyanen zam, maaş oranlarına bakılmaksızın, kapsama alınan herkese eşit zam anlamına geliyor.) Bu teklifin duyulması, haklı olarak tepkilerin de yükselmesine yol açtı.
İktidar kanadı bu kararı savunurken özetle, “Üst düzey memurların maaşları çok düşük kaldı. İş bilenleri elde tutmakta zorlanıyoruz. Çoğu özel sektöre geçmek istiyor. Maaşlarına ekstra zam yapmazsak devlet işleri aksar” mealinde konuşmuşlar.
Bu beyan teknik anlamda doğru olabilir. Ancak esas mesele Türkiye’de çalışan büyük çoğunluğun aldığı maaşla geçinemediği meselesidir. Peki, hem dünya bizi kıskansın, hem de çalışanlar geçinemesin, bu nasıl oluyor? “Çalışanlar enflasyona ezdirilmiyor” iddiası doğru olmuş olsa böyle bir ‘seyyanen zam’ ihtiyacı hasıl olur muydu?
Burada asıl itiraz edilmesi gereken şey belli sayıdaki ‘üst düzey çalışan’a ayrıca ve yüksek miktarda zam yapılmak istenmesidir. Elbette onlar da zam alsın, fakat az maaş alanların buradaki kabahati nedir? Niçin hep altta kalanın canı çıksın? Asgarî ücretin yeni zamlarla birlikte 30 bin liraya yakın olacağının tahmin edildiği bir ülkede, belli sayıda çalışana bir asgarî ücret miktarınca tek seferde ek zam yapılması hakka, hukuka, gelir dağılımına, adalete sığar mı?
Tekrar edelim: Üst düzey memurlar da “ne merde ne de namerde muhtaç olmayacak şekilde” maaş almalıdırlar. Fakat bu yapılırken asgarî ücretliyi, emekliyi, işçiyi, çiftçi unutmak olmaz.
“Büyük Türkiye”ye yakışan, hiç bir çalışanın ve hiç bir emeklisini geçim zorluğuyla karşı karşıya bırakmamaktır. Türkiye’yi idare edenler ya bunu temin etsin ya da yapamadıklarını görüp ‘hutbe’ irad etmekten vazgeçsinler.
Başka çare var mı?