Bazı büyük şehirlerde belediye başkanlıklarını kaybetmesi kendileri bakımından sürpriz oldu.  Seçim sonrasında en büyük sürpriz ya da tartışma İstanbul seçimleri için yapıldı. İtirazlar ve yeniden sayım gibi sebeplerle seçim neticesi uzun süre ilân edilmedi. Sonra da yeni seçilen başkana mazbata verildiği halde tartışmalı Yüksek Seçim Kurulu kararıyla mazbata iptal edildi ve seçimin yenilenmesine karar verdi. İşte bu ‘seçimin yenilenmesi kararı’ gereği İstanbul’daki seçmenler bugün sandık başında olacak. Futbol müsabakaları için “top yuvarlaktır, son dakikada da durum değişebilir” denildiği üzere; seçimin neticesini tayin edecek olan “sandık” da “küp” şeklindedir. Dolayısıyla bu “küp”ten çıkacak netice de her zaman için sürpriz olabilir. En önemli mesele bu “küp”e giren, atılan ve tercih edilenin sonradan değiştirilmemesi, üzerinde oynanmaması ve iptal edilmemesidir.

İstanbul seçimleri üzerinden muhtemelen önümüzdeki aylarda ve yıllarda da çok tartışmalar yapılacaktır. Çünkü alınan ‘iptal ve yenileme kararı’ şimdiye kadar alınan kararlardan çok farklı. Bazıları başka yer ve zamanlarda akılan iptal ve yenileme kararlarını hatırlatarak böyle bir karar alınmasını makul ve normal göstermek istiyorlar. Elbette her hangi bir seçimde kanunlara aykırı bir uygulama olduysa seçimin iptal edilmesi mümkündür. Ama maç başladıktan sonra kural değiştirmek anlamına gelen işler yapmak hem hukukî, hem de ahlâkî bakımdan doğru olmaz. 31 Mart 2019 seçimlerinden sonra İstanbul’da yaşananlar biraz da buna benziyor. İdarenin yaptığı tartışmalı bir yanlışın bedelini İstanbullu niçin ödesin?

Türkiye’yi idare edenlerin bir propaganda vesilesi de, getirilen yeni sistemin daha az seçim ve  koalisyonsuz yıllar anlamına geleceği şeklindeki iddiaydı. Bu iddianın temelsiz olduğu yeni sistemin uygulamaya başlandığı ilk andan itibaren anlaşıldı. Türkiye şu anda fiilî olarak koalisyonla idare edilmiyor mu? Hatta idarenin devam edebilmesi için parti dahi olmayan gruplarla, belki de kişilerle koalisyon kurma ihtiyacı hissediliyor.

Aynı şey seçimler için de söylenebilir. “Artık Türkiye istikrara kavuştu. Seçimler zamanında yapılacak. Her yıl seçim yok” benzeri vaadler tutulabiliyor mu? Neredeyse her yıl bir seçim yapılma ihtiyacı ortaya çıkmıyor mu? Elbette seçimler, yapılan ve yapılacak işlerin millete sorulması anlamındadır. Ama çok sık yapılan seçimler ülke ekonomisine zarar vermiş olmuyor mu?

İstanbul seçimlerinde ortaya çıkacak tabloya göre yeni bir seçim ihtimalinin olduğu da tahmin arasında yer alıyor. Ekonomideki problemler kısmen konuşulsa da ülkemizin çok daha önemli başka dertleri de vardır. Hukuk ve adalet sisteminde yaşananlar bu dertlerin başında geliyor. Her ne kadar idareciler de bu noktada yaşanan yanlışları kabul ediyor görünse de çare ve çözüm noktasında kararlı adımlar atabilmiş değil. Medyaya yansıyan haberlere göre Adalet Bakanlığı’nın üzerinde çalıştığı “1. yargı paketi” tamamlanmak üzereymiş. Netleştirilecek olan kanun teklifinin yakın zamanda TBMM Başkanlığı’na sunulması bekleniyor. Bu çalışmalar, hukuk sisteminde ciddî problemlerin olduğunu, idarecilerin de bildiğini hatırlatıyor.

İstanbul seçimlerinde ortaya çıkacak tablo Türkiye’yi idare edenlerin yeni seçim kararları almasına da yol açabilir. 

Temennimiz ve duâmız, hem İstanbul hem de diğer bütün seçimlerin hak, hukuk ve adalet yolunu açmaya vesile ve vasıta olmasıdır.