Dünyanın en güzel şehirlerinden biri olan İstanbul’u, İstanbul’da yaşayanlardan ziyade ‘yabancı’lar takdir eder ve sever. Belki başka güzel şehirler için de bu söylenebilir, ama İstanbul için biraz daha böyledir. Bu şehirde yaşayanlara sorulsa “Burada yaşanmaz” cevabı alınır, ama hiç kimse de bu şehirden uzaklaşmak istemez.
İstanbul’da yaşadığı halde İstanbul’u tanıma imkânı bulamayan yüzbinlerce, belki de milyonlarca insan var. Elbette bunun için bahaneler de vardır: Trafik yoğun, işimiz var, yaşlandık, gezmek çok yorucu... Bunların tamamı doğru olabilir, ama İstanbul’da yaşayıp da İstanbul’u tanımamış olmak büyük kayıp. Duyup da inanılması zor olan hadiseler de var. Meselâ, İstanbul’daki bir üniversitede 4 yıl boyunca okuyan ve bir defa olsun Fatih Camii’ne gitmeyen öğrenciler tanıdım. “Olabilir, namazda gözü olmayanın kulağı camide olmaz” demeyin. Benim tanıdığım ve yolunu bir türlü Fatih Camii’ne ‘düşüremeyen’ öğrencinin, gözü de kulağı da camide olanlardandı! Benzer şekilde İstanbul’da doğup büyüyen, ama İstanbul’un semtlerini ve genel olarak yerlerini bilmeyen çok sayıda tanıdığım da var!
Yine bir misafir gezdirme vesilesiyle, daha önce çok defa gittiğimiz tarihî İstanbul camilerini ziyaret etme imkânı bulduk. Şehzadebaşı Camii’nde ikindi namazını kılıp, Vefa’dan, “Kirazlımescid Sokağı”nı takip ederek Mimar Sinan’ın “Kalfalık eserim” dediği Süleymaniye Camii’ne, oradan da Fatih’teki “Sanki Yedim Camii” ve nihayet Fatih Camii’ne uğradık.
Süleymaniye, her zamanki gibi bilhassa turistlerin ilgi odağı olmaya devam ediyor.
Endonezya’dan gelen ziyaretçiler de vardı. Cami ziyareti sonrasında “Muhteşem Süleyman” Kanuni’nin kabrini ziyaret edip bir fatiha okumak istedik. Caminin kıble tarafındaki ‘hazire’ye, mezarlığa geçtik. Bir sürpriz bizi karşıladı: Türbenin kapıları kilitliydi! Neyse, fatihamızı okuyup dua ettik. Acaba niçin kapalıydı? Sağa baktık, sola baktık hiç bir görevli yok! Bir satır yazı, tabela da asılmamış. Acaba türbenin kapalı olduğu güne mi denk geldik? Ziyaretçilerden değişik yorumlar geldi. Biri, “Bugün kapalı, yarın açık” dedi. Biri, “Her gün ikindiden sonra kapalı” şeklinde konuştu. Neyse, sorup öğreniz diye oradan ayrılarak “Koca Mimar” Sinan’ın kabrine yöneldik. Caminin Mercan tarafındaki yoldan dolaşarak İstanbul Müftülüğüne yakın bir köşede yer alan “Mimar Sinan”ın kabrini de ziyaret edip, ruhana fatihalar gönderdik. Koca Sinan’ın kabri biraz mahzun. Gerçi bu kabri Mimar Sinan kendisi yapmış. Ama etrafının bu derece kuşatılmış olması garip.
Neyse, ziyaret günü ertesinde (Salı) önce Eminönü Müftülüğü’nü arayıp Süleymaniye Camii haziresindeki Kanuni Türbesinin kapalı olma sebebine öğrenmek istedik. İlgili kişi, özetle; “Türbeler bize bağlı değil, biz bilmeyiz. Türbeler Müdürlüğü’nü arayın” cevabını verdi. Peki deyip, hemen İstanbul Türbeler Müze Müdürlüğü’nü aradık. Meğer, ‘şok haber’ buradaymış. İlgili kişi, “Kapalı olduğu doğrudur. Restorasyonu yapıldı, ama restorasyon sonrası bize teslim edilmedi. Restorasyon dahıl, 3 yıldır kapalı. Hatta, daha Vakıflar’a (Vakıflar Bölge Müdürlüğü olsa gerek) bile teslim edilmemiş. Önce Vakıflar’a teslim edilecek, onlar da bize teslim edecek. Biz de ondan sonra açacağız!” dedi.
“Nasıl olur?” demeyin, aynen olmuş... Restorasyonu bittiği halde bir türbe, üstelik turistlerin ziyaret etmek istediği Kanuni Sultan Süleyman Türbesi bu kadar zaman kapalı kalır mı? Çelişki içinde çelişki... Telefonla görüştüğüm ilgili kişiye, “Bu konuda bir açıklamanız var mı? Konu ile ilgili haber veya yazı yazmayı düşünüyoruz. Yanlış bilgi vermeyelim” diye üsteledim. “Aynen söylediklerimi yazabilirsiniz” cevabını aldık.
Peki, her ne sebeple olursa olsun türbe ziyarete kapalıysa ziyaretçileri ‘adam’ yerine koyup niçin bilgilendirici bir yazı, bir levha asılıp durum izah edilmemiş?
Lütfen milleti ‘adam’ yerine koyalım...