Medyanın büyük ölçüde kontrol altına alınmasından sonra sosyal medya hesapları ve ‘sokak röportajları’ daha fazla dikkat çekmeye başladı. ‘Ana akım medya’da görüş ve düşüncelerine yer verilmediğini düşünenler bir şekilde kendilerine mikrofon uzatıldığında ‘farklı bir tablo’ çiziyorlar.
Geçenlerde yine böyle bir video en çok izlenenler arasında yer aldı. Anne, baba ve çocuk üçlüsünün yer aldığı bu videoda baba, iktidarın yaptıklarını övüp, yaşanan sıkıntıları ‘uluslar arası güçler’e bağlarken; anne farklı düşündüğünü ifade ediyor ve yanındaki kocasını da söylediklerine şahit tutuyordu.
Halkın Haberi isimli Youtube mikrofonuna konuşan ‘baba’ “(..) Benim düşüncem, devlet (üzerine düşen) her şeyi yapıyor. (...) Dünya çapında bir ekonomik kriz yaşıyoruz... Bu dönemde (...) biraz da tasarrufla gideceğiz. Ama fırsatçılar var, benim diyeceği bu kadar” şeklinde konuşurken, eşi itiraz edip şöyle konuşuyor: “Eşimle aynı düşüncede değilim. Çünkü eşim alış veriş yapmıyor. Ben gidiyorum alış veriş yapmaya. O bilmiyor fiyatları. Alış verişe gittiğimde, nakit paramız da olmuyor. Kredi kartıyla alıyoruz. Kendisi de yanımda, yalansa söylesin. Nakit paramız yok. Kredi kartıyla alıyoruz. (...) Öyle oluyor ki, cüzdanımı göstereyim. 5 lira var, kendisinin (eşinden bahsediyor) parası yoktu, akbilini doldurmak için benden para istedi. Yalan mı? (...) Tasarruf zaten ediyorduk. Şimdi tamamen sıkıştık. Dışarı gittiğimizde -kendisi söylesin- bir su bile alamıyoruz. Artık suyun bile fiyatı ne oldu? Zaten lokantaya falan, hiç giden insanlar değiliz. Çocuklarımıza tavuk döner alırdık, artık onu da alamaz olduk. Dışarı gittiğimde hesap yapıyorum ki, evden çantama ne koyup götürsem de aman çocuklar dışarda açız demesin. Bir simit bile alamıyoruz. Ama böyle olmaz. Herkes koltuğunda rahat rahat otururken, herkes çok güzel şekilde tatillerine giderken biz bu haldeyiz...” (9 Ağustos 2022)
Türkiye geçmişte de sıkıntılı dönemler yaşadı. Bugün için farklı tablolar çizenler de olabilir. Fakat, cebinde barası olmadığı için çocuğuna bir simit almaktan çekinen, bir şişe su almayı hesaplayan ve ‘tavuk döner’ alamayan ailelerin varlığını inkâr etmek mümkün mü? Bin değil, bir aile bile bu durumda olsa; bu durumdan idareciler sorumlu olmaz mı?
Çok eskiden beri yapılan meşhur bir ‘simit hesabı’ vardı. O hesabı bugün de yapmak gerekmez mi? İki çocuklu bir aile, günde 3 öğün simit ve çay içse dahi, kira ve diğer ihtiyaçları karşılamakta zorlanmaz mı?
Hem, dünya uzaya giderken; ülkemizdeki aileleri simit, çay, su ve ‘tavuk döner’ alamayacak duruma düşürmüş olmak idarecileri utandırmaz mı?