Ortadoğu üzerine sadece bugün değil, geçmişte de büyük planlar yapılmıştır.
Zaten haritaya bakıldığında bunun görülmemesi mümkün değil. Bir nevi cetvelle çizilen devlet sınırları, problemlerin devam etmesine yol açmış ve açıyor.
Son yılların sancılı ülkesi ise komşumuz Suriye oldu. Türkiye’yi idare edenlerin “3 ay, 5 ay sürer” dediği bir iç tartışma 8 yılı geride bıraktı ve dünya devletlerinin de dahil olduğu bir savaş ya da kriz halini aldı. En yakın komşumuz olan Suriye konusunda artık Amerika ve Rusya başta olmak üzere ‘güç merkezleri’ söz hakkı kazandı.
Suriye’de yaşananları özetlemek bile zorlaştı. Hemen her gün yeni gelişmeler oluyor. Bir yanda Amerika ile öte yandan Rusya ile görüşmeler yapıldı ve teröristlerin sınırdan uzaklaşması için birinde 120 saat, diğerinde 150 saatlik ‘süre’ler verildi. Bununla birlikte hadise iyice dallandı ve budaklandı.
Komşumuz Suriye’deki gelişmeleri değerlendiren Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Antonio Guterres, “Suriye’nin kuzey doğusunda herhangi bir çatışma olmamasından memnunum. Son yaşananlar bize artık ciddî bir şekilde son aşamayı konuşmanın zamanının geldiğini gösterdi. Siyasî süreç her zamankinden daha önemli hale geldi ve şu an bütün çabalarımız bu trajik faslı sonlandıracak siyasî sürecin ilk adımı olan Anayasa Komitesinin Cenevre’de çalışmalarına başlaması yönünde” demiş. (AA, 25 Ekim 2019)
Esasında Suriye’de yaşanan iç tartışmaları, savaşla neticelendirmeden bitirmek mümkün olabilirdi. Aradan geçen 8 yıl sonra “Sıra yeni anayasa hazırlanması noktasına geldi” denildiğine göre bu çalışmalar savaşmadan da yapılamaz mıydı? Acaba ortaya çıkan tablo kimin ya da kimlerin işine yaradı? 10 milyondan fazla insanın yerinden yurdundan edildiği, bunca insanın öldüğü ve şehirlerin tahrip edildiği bir savaş kime ne kazandırır ki?
Ortadoğu ve Suriye üzerine plan yapanlar muhtemelen bu neticeyi hesaplamışlardır. Dolayısıyla onların iyi niyetli olduklarını düşünmek mümkün olmaz. Bir ülkeyi, bir milleti, bir devleti bile bile savaşa sürüklemek ancak insafsızlık ve vicdansızlık eseri olabilir.
Bütün bunlara rağmen Suriye’deki sancının sona erecek olma ihtimali elbette sevindiricidir. Yapılacak görüşmelerde uzlaşma sağlanması ve Suriye’de yaşayanları da huzura kavuşturacak bir anayasa yapılması elbette en büyük temennimizdir.
BM Genel Sekreteri Antonio Guterres’in dünya genelinde hükümetler aleyhinde devam eden gösteriler hakkında yaptığı yorum ve tavsiye de ayrıca dikkat çekici. Guterres şöyle demiş: “Hükümetler, ifade hürriyeti, barışçıl gösteri ve sivil alanları korumakla yükümlü. Güvenlik güçleri, uluslar arası insan hakları gereği maksimum itidal göstermek zorunda. Göstericileri ise Gandhi, Martin Luther King ve diğer şiddet karşıtı örneklerin yolundan gitmeye dâvet ediyorum.”
Göstericilere Gandhi, Martin Luther King ve diğer şiddet karşıtı örneklerin hatırlatılması önemlidir. Gandhi ve benzerlerinin ortak noktası şiddete bulaşmadan ‘sivil itaatsizlik’ ortaya koymak olarak isimlendirilebilir. Dünyanın hiç bir yerinde göstericiler kesinlikle şiddete bulaşmamalı ve hukuk çerçevesinde haklarını aramalı. İnşallah Suriye, Ortadoğu ve tabiî ki dünyanın huzuru kavuştuğu günleri görürüz.