İsrail’in soykırımın ardından ablukaya aldığı Gazze’de son Nasır Hastanesi’ne hava saldırısıyla aralarında tedavi bekleyen hastaların, sağlık çalışanlarının, yardıma koşanların, gazetecilerin olduğu 59 sivili katli, işgale karşı dünyanın tavrını yeniden gündeme getiriyor.
Vakıa şu ki Siyonist damadı ile Evangelist danışmanlarının “büyük İsrail - yüzyıl plânı”yla İsrail’i Kudüs’ü başkent ilâna, emperyal işgalcilerin ikrarlarıyla “yetiştirmeleri” Şara’nın getirilmesiyle silâh-savunma mekânizmasını tahrip ettiği Suriye’nin Golan Tepelerini, Hermon (Şeyh) Dağını işgale, 7 kilometrede kuşattığı Şam’daki Başkanlık Sarayı ve Genelkurmayı bombalamaya cüretlendiren Trump’un dehşetli “Gazze plânı” uygulanıyor.
“Plân”a göre, yarısına yakını çocuk en az 100 bin sivilin katledildiği, binlerce çocuğun açıktan öldüğü, hâlen 70 bin çocuğun açlıktan ölümle karşı karşıya kaldığı yüzde 88’i işgal altındaki Gazze’de bir milyon Filistinlinin daha da güneye sürülmesiyle Trump’un bölgeyi turizme açıp eğlence merkezi ve kumarhane yapma, kıymetli maden, doğalgaz ve petrol kaynaklarını sondajlayıp hortumlama sömürüsü projesine ortam oluşturuluyor.
BÜTÜN DÜNYA UYARIRKEN...
Ve bu menhus maksatla öncelikle Netanyahu’nun “topyekûn istila senaryosu”yla iki milyon Filistinlinin açık hava hapishanesinde amansız ambargoya tabi tutulduğu Gazze’de kalan mülteci kampları da yıkılarak bir milyon Gazzeli daha da güneye sürülecek. Boşaltılan bölgede ABD güdümlü, İsrail uydusu “yeni yönetim” üzerinden işgal kalıcılaştırılacak.
Bundandır ki en son İspanya, İsveç, Avustralya, Belçika Dışişleri bakanları, şiddetle kınadıkları “İsrail’in Gazze’yi işgal ve ilhakının Filistin’in toprak bütünlüğünü tehditle haritadan silmeye kasteden gasbın Birleşmiş Milletler (BM) ile Uluslararası Adalet Divanı kararlarına, beynelmilel hukuka aykırı ve kabul edilmez olduğu” tepkisini veriyorlar.
“Gazze’de ilhakın daha fazla yıkımla insanî felâketi daha da kötüleştirip daha fazla kan döküleceği, âcilen kalıcı ateşkesle büyük çaplı insanî yardım akışının arttırılması gerektiği” çağrısını yeniliyorlar. “İsrail’in uluslararasında tanınan sınırlarda kalmasını, Hamas’ın esirleri serbest bırakıp müzâkereyle ‘iki devletli çözüm’le barışın güvenceye alınmasını” öneriyorlar.
Keza Rusya’nın BM Daimî Temsilcisi, “Gazze’yi ilhakı çok kötü ve yanlış” diye kınarken, BM İnsan Hakları Yüksek Komiseri, Gazze’nin tamamını askerî operasyonlarla zoraki ele geçirmenin şiddeti tırmandıracağı, kitlesel göçlere, daha çok ölümlere, korkunç yıkım ve vahşet suçlarına yol açacağı”nı uyararak “saldırıların âcilen durdurulması” gereğini bildiriyor.
“LÂFIZ, MÂNÂNIN ZIDDI SİYASETİ”YLE
Ne var ki “otoriter rejim”de milletin önünde mangalda kül bırakmayan iktidardakiler, Güney Afrika’nın Uluslararası Cezâ Mahkemesinde İsrail’e dava açmasından altı ay sonra ancak müdâhil olmakla açığa çıkan haliyle Türkiye hâlâ birçok ülkenin gerisinde kalıyor.
Bundandır ki AB ile uluslararası mercilerden “Türkiye, karasularının İsrail’e silâh ve savaş malzemesinin taşınması için kullanılmasına izin vermemeli; soykırıma silâh sanayii mallarını götüren gemileri soruşturup yasadışı askerî yüklere el koymalı” ikazları iletiliyor.
Zira 22 aydır süren soykırımda gümrüğü-limanı olmayan “Filistin’e gidiyor” saptırmasıyla İsrail’le ticareti sürdüren “tek kişilik hükûmet”in baştan beri İsrail’e çıkışlarının, “katil, zâlim, haydut İsrail!” restlerinin aksine hiçbir ciddi yaptırıma başvurmaması; Türkiye’den İsrail’e silâh, jet yakıtı-petrol gibi stratejik savaş malzemesi sevki endişeleri haklı kılıyor. AKP iktidarında, bütün uyarılara rağmen Saray iktidarının İsrail’le onca anlaşma ve işbirliklerinden bir tekini dahi iptale ve askıya almaya yanaşmaması gerçeği ortaya koyuyor.
Bu yüzden, yurtdışından gelen yabancı ve yerli gemilerin çıkış-varış saatleri ve güzergâhlarıyla bayraklarının değiştirilerek, İsrail’le ticareti resmen tescilleyen “yeni ticaret kısıtlaması”nın da bir perdeleme olarak istimali endişesi devam ediyor.
Özetle, “söylem” ayrı “eylem” ayrı tezadı, Bediüzzaman’ın “Zaman olur zıd zıddını saklarmış. Lisân-ı siyasette lâfız, mananın zıddıdır” tesbitini okutturuyor. (Eski Said Dönemi Eserleri, s. 663.)