Birinci devada çaresiz hastaya tavsiye edilen acı sabır reçetesinin karşılanacağı kaynak, Cenab-ı Hakk’ın hikmetli şifa kaynaklarına hakiki bir tevekkül ile, sabır ve ümidini arttırmasına gayret edilerek sağlanabilir. Cenab-ı Hakk’a (c.c.) sadık bir tevekkülle ve gelecek yardımlara itimat etmek, kalb ve ruhu huzura kavuşturur. Hastalıklardan kaynaklanan, dünya ve ahiret korkularını rahatlatır. İnsanın hastalıklarla karşılaşmasında, sabırla direnmesi, Allah’ın (c.c.) kaza ve kaderine “ Neden bana geldi.” diye itiraz etmeyerek, teslimiyet ve rıza halinde bulunduğunda, hastalık ve musibetin kolaylaşarak, hafifleyeceği de, yaşanan bir gerçektir. Yaşayacağı sabır hali ölçüsünde sevaplar ve rıza-ı ilâhî huzuru ile karşılık bulacaktır.

Ömür sermayesi kâr ve meyve sağlanamadan tüketildiğinde, zararın en büyüğü yaşanır. “Hastalık benim ateşimdir. Dünyada mümin kuluma veririm ki, ahirette ateşten korusun.” (el Elbânî- Silsiletil ehadis es sahiha). Hastalık insanı tevbe ile Rabbine yönlendirerek, yapacağı dualarla rıza-ı ilâhî’ye kavuşturur. Hastalıklar, insanın kalp ve maneviyat dünyasını temizleyerek kibir, ucb (kendini beğenme), diğer hastaların durumlarını göz önünde bulundurarak, şefkat ve merhamet duygularını geliştirir. Sağlık nimetinin değerini yaşayarak anlar. Gaflet içinde geçirilen hayat için, uyarıcı ve uyandırıcı rol oynar. Sadakalar vererek tedavi, şifa ve uyanışın etkilerini arttırarak, hızlanmasına destek sağlar.

İnsan organizması, ortalama olarak bir yıl içinde geri dönüşüm ve onarımlar sonucu yenilenmeye yaşam boyu devam ediyor. Yıkılıp, atılan hücrelerin yerine sağlıklı hücrelerin yaradılışı, hayatın devam ettirilmesindeki fizyolojik sırlardır. Bütün bu olağanüstü faaliyetlerin gerçekleşmesi, büyük oranda hastalık durumlarında gerçekleşmektedir. Bu fizyolojik organizasyonun yanında, insanın manevî dünyasında da olumlu gelişmeler yaşanmaktadır. Bu gelişmeler sırasında hastalıklar, vücutta ağrı ve sıkıntılara neden oldukları halde, hayata nimet ve bereketler kattıklarını, aynı zamanda hasta, hastalık sebebiyle cennet meyveleri olan sevap ve hasenatları kazanmaya devam eder. Ömer ibn-i Hattab’dan (r.a.) rivayetle: “Resulullah (a.s.m.) buyurdular ki: “Hastanın ziyaretine gittiğinde, sana dua etmesini talep et. Zira hastanın duası, meleklerin duası gibidir.” (İbn-i Mâce).

Bu bilgiler ışığında anlaşılıyor ki; dert kaynağı gibi algılanan musibet ve hastalıkların yoğun şekilde yaşanması, Cenâb-ı Erhamürrahimin (c.c.) af ve mağfiret ummanlarını coşturacağından, sıkıntılar içinde bir dert değil, manevî kirleri arındırmaya vazifeli olarak gönderilen bir memur-u ilâhî olarak kabul edilmelidir. Aynı zamanda hastalıklar, insanları hayat yolunda eğiten, olgunlaştıran ve rehberlik görevi yapan şefkatli öğretmenlerdir.

SAĞLICAKLA KALIN.