"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Hastalar Risalesi’ni anlamaya doğru: Dokuzuncu Deva

Feyzullah ERGÜN
03 Aralık 2022, Cumartesi
“Ey Hâlıkını tanıyan hasta! Hastalıklardaki elem ve tevahhuş ve korkmak ise, hastalık bazen ölüme vesile olduğu cihetindendir.

Ölüm, nazar-ı gaflet ve zahirî cihetinde dehşetli olduğundan, ona vesile olabilen hastalıklar korkutuyor, telaş veriyor. Bil ve kat’i iman et ki, ecel mukadderdir, tagayyür etmez.”

Dünya misafirhanesine gönderilen insan ile, ölümsüz ve ebedî olarak yerleşmek üzere, bir anlaşma garantisi bulunmamaktadır. Geçici ikametgahında, ebedî hayatın kazanılması gayesiyle hazırlanan imtihanın, başarı ile kazanılması ve rıza-ı ilâhî’ye ulaşılması esas hedef olarak belirlenmiştir. Bu temel noktadan hareketle, insanın en küçük bir faaliyeti, dikkatle izlendiğinden, hastalık ve musibetler karşısındaki sabır ve şükür halindeki davranışları, pozitif değerler sıralamasına alınacağından, imtihanın kazanılmasına vesile olabileceği, ümidi yükselecektir. Ölüm gerçeği ise, dünya hayatına gönderilen insanların, “Her nefis ölümü tadacaktır.” (Âl-i İmran: 185) ilâhî fermanıyla, kaçamayacakları ortak bir kaderidir. Ama bu demek değildir ki ölüm korkusu, insanın düşünce fonksiyonlarını ve hayat faaliyetlerini gerçekleştirmeyecek dereceye kadar yoğunlaşması anlamına gelecektir. Aksi halde organizma, hiçbir faaliyeti organize edemez. Hastalık hallerinde, ölüm korkusunun yoğunlaşması, uyarıcı ve uyandırıcı olması gerekirken, organizmanın kendi korumasını unutacak hale ulaşmasına sebep olacaktır.

Ahirete imanın yerleştiği bir kalpte, ölümün son değil, daha gerçek ve ebedî bir hayata geçişin kapısı olarak bilindiğinden ve müminin her an gündeminde bulunduğundan, gidilecek âleme hazırlıklı olunmalıdır. Bu açıdan bakıldığında, hastalıklar sebebiyle gelişebilecek geçici sıkıntılardan ve ölümle de sonuçlanabileceğinden, korku ve telaşa düşmeye gerek yoktur. Aşırı ölüm korkusuyla, hayat şartlarının çok zorlaşacağı, adeta yaşanması mümkün olmayacak karamsar bir hâl alacağından, psikolojik bunalımların nedeni olacaktır. Hastalıklar nedeniyle, ruhsal dengenin olumsuz etkilenmemesi için, organizmanın BEDEN-RUH dengesinde bulunması, ibadet ve iman hizmetinde aktif olabilmenin temel şartlarındandır.

İnsanın en büyük problemi olan ölüm hadisesini, ehl-i iman için Kur’an’ın nuruyla, müjdeli bir yolculuğa benzeten ve korkulacak bir tarafının bulunmadığını veciz şekilde anlatan Bediüzzaman Hazretleri: “Ey insan! Fenâya, ademe, hiçliğe, zulümata, nisyana, çürümeye, dağılmaya ve kesrette boğulmaya gittiğinizi tevehhüm edip, düşünmeyiniz. Siz fenaya değil, bekaya gidiyorsunuz. Ademe değil, vücud-u daimiye sevk olunuyorsunuz. Zulümata değil, alem-i nura giriyorsunuz. Sahip ve Malik-i Hakikinin tarafına gidiyorsunuz. Ve Sultan-ı Ezelînin payitahtına dönüyorsunuz. Kesrette boğulmaya değil, vahdet dairesinde teneffüs edeceksiniz. Firaka değil, visale müteveccihsiniz” (1) diyerek, korkulu düşünceleri nurlarla aydınlatmaktadır.

Ölümün ecel pasaportu, ilâhî vizeden geçmeden gerçekleşmesi mümkün değildir. Mukadder olan ecel değişmeyeceğinden, deyim yerindeyse “Korkunun ecele faydası yoktur” unutulmaması gereken bir gerçek de, hekimlerin ölümlerine gün belirlediği birçok hastanın şifa bulduğu, sağlıklı genç insanların beklenmeyen ölümleri, hayretle görülebilmektedir.

Ölüm, ehl-i iman için dünya zindanından, cennet bahçelerine bir davet ve Hâlık-ı Rahîm’in geniş lütfundan mükafat alacak dostların meclisine katılmaya vesiledir. Bu mana ile değerlendirildiğinde, hastalıklara ve ölüme dehşetli nazarla bakmayarak, rahmet ve saadetin giriş kapısı olarak görülmesi, imanın huzurlu dairesine ulaştıracaktır. Hastalık uyarısıyla uyanmayan, iman hakikatlerinin dışında kalmayı tercih edenler, rahmetten uzak kalacaklarından, pişmanlıklarının kesinlikle fayda sağlamayacağı, İlâhî hükümle noktalanmıştır.

SAĞLICAKLA KALIN.

Dipnot:

1) Bediüzzaman Said NURSÎ, 

Mektubat, s.268, YAN 2017

Okunma Sayısı: 2205
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı