Cumhuriyet Arşivleri’ndeki gizliliği 8 Ocak 2024 tarihinde kaldırılan belgeler, Büyük İslâm Alimi ve Mütefekkiri Bediüzzaman Said Nursî’nin şahsına ve hizmetine yönelik dönemin resmî bakış açısını yansıtıyor.
Nurseza Parlakoğlu - YENİ ASYA
Cumhuriyet Arşivleri’ndeki gizliliği 8 Ocak 2024 tarihinde kaldırılan belgeler, İslâm âlimi Bediüzzaman Said Nursî’nin şahsına ve hizmetine yönelik dönemin resmî bakış açısını yansıtıyor.

Araştırmacı-yazar Müfid Yüksel’in 22 Temmuz 2025’te sosyal medya platformu X üzerinden yaptığı paylaşımla gün yüzüne çıkan belgeler, Bediüzzaman’ın fikirleriyle meydana getirdiği tesirin nasıl bir endişe konusu haline getirildiğini ortaya koydu.

CHP Genel Sekreterine gönderilmiş
Belgeler arasında yer alan 9 Aralık 1948 tarihli resmî yazışma, Afyon’dan Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Sekreteri Tevfik Fikret Sılay’a hitaben kaleme alınmış. Abidin Özmen imzasıyla hazırlanan metinde, Bediüzzaman Said Nursî’nin bilhassa Kürt nüfus arasında artan etkisinden ve bu etkinin yerel idarecilerde oluşturduğu rahatsızlıktan söz ediliyor.

Belgede şu satırlara yer veriliyor: “Yalnız Afyonun değil, bütün memleketin bir derdi olan İrticaîların bazen hortladığı görülmektedir. Maatteessüf henüz tam değişmemiş olan neslimiz üzerinde de bunun müsbet ve menfî tesirleri görülmekte ve bir çok taraftarlar etrafına topladığı anlaşılmaktadır. Afyonun Emirdağ ilçesinde oturtturulan mahut Kürt Saidin Nurcular diye gizli bir teşkilât meydana getirmiş olması da bunlardan biri ve mühimmidir.”

Bediüzzaman’a baskının belgesi: “Hüküm Ulus’ta yayınlansın” talimatı
Mektubun devamında Said Nursî hakkında Afyon’da yürütülen yargılamaya dair verilen hüküm özetinin kamuoyuyla paylaşılması talep edilerek, “Bu işten dolayı Said’in Afyonda icra kılınan muhakemesinde verilen hüküm hulasasının bir suretini bağlı olarak sunuyorum. Bir çok taraftarları olan bu irticanın ne kadar safsataya ve gayr-i ilmî hatta gayr-i dinî esaslara istinat ettiğini bu hüküm hülâsası göstermektedir. Ricamız, bu hüküm hülâsası Ulus gibi memleketin her tarafında okunan bir gazetede intişar ederse bu gibi adamların hareketleri hakkında memleketi ikaz etmiş olacağından bu hülâsanın Ulus’ta yer bulabilmesidir; saygılarımı sunarım” denildi.

Zamana direnen bir hakikat mücadelesi
CHP Genel Sekreterliğine gönderilen diğer belgelerde de benzer ifadeler görülüyor. Söz konusu ifadeler, dönemin tek parti zihniyetinin dinî hakikatlere ve bu hakikatleri anlatan şahsiyetlere karşı yürüttüğü baskı politikasını bir kez daha gözler önüne seriyor.

Bediüzzaman’ın Risale-i Nur eserleriyle verdiği iman hizmetinin, halkın gönlünde nasıl derin bir makes bulduğunu fark eden idarecilerin, bu tesiri “tehlike” olarak algılayıp takibe aldıkları anlaşılıyor.


