1970’li yılların sonları idi.
Bulgaristan’ın Dobriç şehrinin Orlak Köyü’nde yaşıyorduk. Çocuktum, 5-6 yaşlarındaydım. Yaz sıcağı tarlanın ortasında cayır cayır yakıyordu.
Babaannemle dedem oruçtular ve onlar tarlada çalışıyorlardı, çok etkilendim, onların durumuna üzüldüm. Yüzlerinden terler akıyordu, dudakları kupkuru idi, çocukluktan dolayı olacak ki onlara “oruç tutmayın” dedim.
Babaannem de dedi ki “Olsun yavrum, insan Ramazan’ı bir yaz, bir de kış görür, ikinci yaz göremez.” Ben çocuk olduğum için ne demek istediğini fazla anlayamadım, fakat o sözler zihnime kazındı.
Bugünlerde de Ramazan’da babaannemin o sözleri tekrar aklıma geldi. Şimdi anlıyorum ki o yaz sıcağında oruç tutabilmenin de bir nimet olduğunu, insanın böyle bir nimete bir daha kavuşamayacağını babaanneciğim bana ne güzel de anlatmış.
Ramazan Ayı her yıl on gün beriye geldiğine göre, 36 yılda bir aynı aya denk geliyor.
Babaanneciğim 72 yaşında vefat etti. Dediği gibi de oldu. Ramazanı bir yaz bir de kışın yaşadı. Temmuz ayında bir daha oruç tutamadı.