"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Artık yetmez mi?

H. Muharrem OKUR
17 Ağustos 2025, Pazar
H. MUHARREM OKUR - ARDA BİLİK

Son yıllarda dünyamız, Âlem-i İslâm ve ülkemiz zaman ve mekân gözetmeksizin gerçekleşen ve çok çeşitli olan musibetlerin kıskacında. Yangınlar, depremler, kazalar, yağmursuzluk bunlardan bazıları. Yüreklerimizin dayanamadığı hâdiseleri her gün görmeye devam ediyoruz. Sanki hiçbir şey olmamış, hiçbir şey yaşanmamış, hiç ders alınmamış gibi aynı musibetlerin benzerlerini yaşıyoruz. Bu, toplumumuzun okuması ve yorumlayarak gerekli dersleri çıkarması gereken bir tablo. 

Beşerî kanunların, sistemlerin, yorumların aciz ve eksik kaldığı, yaptırımlarının yeterli sistemsel düzelmeyi sağlayamadığı gayet açık ve net. Cenab-ı Hakk’ın koyduğu fıtrat kanunlarına yani fen ve sanat kurallarına uygun hayat tarzına toplumumuzun geçememesi bu musibetlerin şiddetini arttırıyor. Dolayısıyla ancak dünyevî problemlerimizin da tamamına sağlam çözümler sunan semavî ikazlara kulak vererek bu musibetlerin kıskacından kurtulabiliriz. Risale-i Nurlarda bu umumî musibetlerle ilgili son derece kritik bir analiz var:

“Umumî musibet, ekseriyetin hatasından ileri gelmesi cihetiyle; ekser nâsın o zalim eşhasın harekâtına fiilen veya iltizamen veya iltihaken taraftar olmasıyla manen iştirak eder, musibet-i âmmeye sebebiyet verir.” (1)

Yani bazı kişilerin hatalarından doğan musibetlerin bütün memlekete yayılmasının sebebi; halkın çoğunluğunun bu zulüm hareketlerine fiilen destek vermeleri, maddî-manevî, dolaylı ya da doğrudan yardımları, iltihak yoluyla, yani zulüm cephesinde görev almakla ya da iltizam ile fiilen görev almadan, kalben destek vermeleri…

Kur’ân-ı Azimüşşan, değil, zulüm yapmayı, zulme edna bir meyil ve rıza göstermeyi bile şiddetle yasaklamıştır. Resul-i Ekrem Efendimiz Aleyhissalâtü Vesselâm ise bir hadis-i şeriflerinde şöyle buyurmakta:

"Sizden kim bir kötülük görürse onu eliyle değiştirsin; buna gücü yetmezse diliyle onun kötülüğünü söylesin; buna da gücü yetmezse kalbiyle ona buğzetsin. Bu ise imanın en zayıf derecesidir." 2

Dolayısıyla şu şekilde bir yorum getirmek mümkün olabilir: Bir kötülüğü kuvvet kullanarak defetmek idarenin, kolluk kuvvetlerinin, yönetimin vazifesi ise dil ile düzeltmek yani tebliğ vazifesini yapıp insanları irşat etmek, yayınlar yapmak, kamuoyu oluşturmak âlimlerin, kalben buğz ise en alt seviyede bu vazifelerde bulunmayan halkın görevidir.

Yapılmaması gereken tek şey ise: Zulme sessiz kalmak, hatta gönülden onaylamak. Bu doğrudan zulme ortaklık hükmündedir. Bu sebeple umumî musibetler, çoğunluğun zulme doğrudan veya dolaylı olarak katılımlarından kaynaklanır. Böyle musibetlerin def’i, insanların çoğunluğunun tevbe, nedamet ve istiğfar etmesiyle mümkündür. 

Sonuç olarak; zulüm kimden gelirse gelsin fiilen ve kalben zulme karşı durmalı; en azından kalbiyle “Hayır!” demelidir. Zira zulme karşı susmak, felâketlerin davetiyesidir. Çünkü zulüm, içinde adaletsizlikleri, liyakatsizlikleri, menfaat için her türlü zararı vermeyi ve yok etmeyi barındırdığından şahıslar ve kurumlar vazifelerini hakkıyla yapamazlar. Bu da kâinattaki İlahî kanunlar olan fenlerin gereği musibetlere bizleri açık hale getirir. Cenab-ı Hakk bizleri sadece kendimiz için değil, herkes için adil bir düzen isteyen, zulümlere ses çıkaran kimselerden eylesin ve bizleri maddî-manevî musibetlerden korusun. Âmin.

Dipnotlar:

1-Sözler,  s.199.

2-Müslim, Îmân, 78.

Okunma Sayısı: 1822
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Necati

    17.8.2025 18:54:17

    Zulüm kimden gelirse gelsin,kime yapılırsa yapılsın karşı durmak manevi cıhattır. Din adına, dindar insanların yaptığı haksızlık ve zulümler çok daha büyük tahribatlar yapmaktadır. İnsanları dinden uzaklaştırmaya vesile olması nedeniyle çok daha büyük tehlikedir. Tarafgirlik cihetiyle dini siyasete alet edenlerin yaptığı zulmü görmemek de insanları dinden uzaklaştırıyor.

  • Hüseyin İlhan

    17.8.2025 15:10:01

    'Eğer biz ahlak-ı İslamiyenin ve hakaik-i imaniyenin kemalatını ef'alimizle izhar etsek,sair dinlerin tabileri elbette,cemaatlerle İslamiyete koşa koşa geleceklerdir,diyen aziz üstadımız bu ifadesi ile bizlere şunu ders vermiyor mu: 1-Ahlak-ı İslamiye olmaz ise dilde ne kadar din,iman sözünü sarfetsenizde eğer hayatınızda o güzel ahlakdan eser yoksa size kim inanır,güvenir. 2-Hakiki iman sahibi olan asla emanete hıyanetlik etmez.Asla yalan sözylemez.Asla yalan da söylemez.Öyle ise söz söylediğinde yalan söyleyenlerin,verdiği sözü tutmayanalrın,emanete emin davranmayanların arttığı yerde 'medenilere galebe etmek icbar ile değil,ikna iledir ,diyen aziz üstadımız mı yanlış ifadde de bulunuyor,yanlış istikamet veriyor. Önce bozuk ayine darlık yapanalra karşı uyanık olmayı mevlam cümle ümmet-i Muhammede nasip ve müyesser eylesin.

  • Hüseyin İlhan

    17.8.2025 15:00:13

    Hz.Muhammed SAV'me 'mescid kuşu,tabiri ile hitap edilen SALEBE gelir ve der.Ya resulallah ,rabbimizden bana zenginlik vermesini ister,dua edermisiniz.Efendimiz SAV.bir geri çevirir,iki geri çeviri ve nihayetinde mal,zenginlik sahibi olması için dua eder ve SALEBE hayli zengin olur.Önce vakit sonra ise CUM2A Namazlarını dahi terk eder. Efendimiz SAV.Zekat memurlarını gönderip,zekat vermesini ister amma o'Ben kazandım,diyerek vermez. Alemlerin efendisi ise 'vah Salebe ,der ve müteessir olur. Dinde zorlama yoktur diye başka dinde mi emir var.

  • HÇeşitcioğlu

    17.8.2025 14:05:35

    4-Hutbe-i Şamiye'den: Hükümet İçinde Hükümet Olmaz! En son fetö darbesinde görüldüğü üzere, hükümet içine sızarak, parelel hükümet kurulamaz. "Şimdi cemiyetimiz bir hükümet-i meşruta-i meşruadır. Hükümet içinde hükümetin zararı görüldü." 5-Şualar ve Kastamonu Lahikası'ndan: Siyasi Kalkışma Risale-i Nur Mesleğinde Yoktur! Üstad, isyan-kalkışma manasındaki siyasetten "şefkat, hak, hakikat ve vicdan bizi men ediyor" demiştir. Çünkü tokata müstehak, dinsizlere mukabil, çoluk çocuk, hasta ihtiyar ve masumlar bulunur, bela musibet gelince o masumlar da yanarlar. Neticesi de meşkuk olduğu için, siyaset yoluyla idare ve asayişin zararına, hayat-ı içtimaiyeye karışmaktan men edilmişiz demiştir. Uzun yıllar üstadın siyasi görüşüne ters ve riyakar bir yol çizen fetö'nün düştüğü uçurumun adı tam budur. Risale- i Nur’ un siyasete bakışı 2

  • Halid Ceylan

    17.8.2025 12:06:08

    Amiiin!... Aynı durumun dar çerçevede Camiamız içinde geçerli olduğu kanaatindeyim!...

  • Enes

    17.8.2025 05:52:49

    En büyük zulüm "imansızlık" olduğuna göre, toplum olarak islamdan uzak hayat yaşayanlara karşı gösterilen müsamaha musibetlerin sebebidir. Namazsızlık, açıklık saçıklık, ibadetlerin terkedilmesi normal görülemez. Bunu normal görmeye başlayan zulme ortak ve taraftar olur. Müslümanlar dururken kafirleri sevmek, onları taklit etmek, müslümanlardan üstün tutmak zulümdür. Allah kalplerimizi zalim kafirlere meyletmekten korusun.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı