H. MUHARREM OKUR - ARDA BİLİK
Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri zerrelerin hareketlerinin yorumundan, yıldızların ve gezegenlerin seyahatlerine, aile içi münasebetlerden, devletler arası ilişkilere, bir çocuğun hayata yaklaşımıyla bir toplumun gidişatına kadar her konuda Kur’ânî reçeteleri Risale-i Nurlar ile asrımız insanına sunmakta.
Elbette böyle kuşatıcı ve bütünleştirici yaklaşımlarda bulunan ve kendisine asrın, zamanın eşsizi, harikası yani Bediüzzaman unvanı verilen bir âlimin devrin Başbakanına söyleyeceği bazı şeyler de olacaktır. Emirdağ Lahikası'nda yer alan Adnan Menderes’e mektup, tarihî bir öneme sahip olmakla birlikte son derece hayatî meseleleri ihtiva eden kritik bir hitaptır. Bu mektubun derinlemesine incelenmesi ve yorumlanması ayrı bir çalışma konusu olmakla birlikte; nazarlarınıza sunmak istediğimiz husus bu mektupta geçen şu paragraf üzerinden siyasî partilerin yaklaşımlarının ne ölçüde olması gerektiği hususu. Paragraf şöyle:
“Gayet kısa birkaç esası, İslâmiyetin bir kahramanı olan Adnan Menderes gibi dindarlara beyan ediyorum:
Birincisi: İslâmiyetin pek çok kanun-u esasîsinden birisi, ‘Ve lâ teziru vâziretun vizra uhra (Hiçbir günahkâr başkasının günahını yüklenmez.) (En’am Suresi: 164)’ ayet-i kerimesinin hakikatidir ki, ‘Birisinin cinayetiyle başkaları, akraba ve dostları mesul olamaz.’ Halbuki, şimdiki siyaset-i hâzırada particilik taraftarlığıyla, bir câninin yüzünden pek çok masumların zararına rıza gösteriliyor. Bir câninin cinayeti yüzünden taraftarları veyahut akrabaları dahi şenî [alçakça] gıybetler ve tezyifler [hakaretler] edilip, bir tek cinayet yüz cinayete çevrildiğinden, gayet dehşetli bir kin ve adaveti [düşmanlığı] damarlara dokundurup kin ve garaza ve mukabele-i bilmisile [misliyle karşılık vermeye] mecbur ediliyor.” (1)
Üstad Hazretlerinin bir parti reisine ve Başbakan’a geçen ayet ışığında bu uyarıyı yapması son derece mânidar. Çünkü çeşitli ideolojilerin çerçevesinde şekillenen siyasî particilik aynı zamanda tarafgirliğe, kendinden olmayanı dışlamaya, yok saymaya, hatta sindirmeye ve yok etmeye kadar varabilecek bir tarafgirliğe dönüşme potansiyeline sahip. Bu zulmetmeye, zulme ortak olmaya varabilecek tarafgirliğe düşülüp düşülmediğini anlamak için suç ve cezanın şahsiliği, masumiyet karinesi, adil yargılanma gibi temel hukuk kaidelerine uyulup uyulmadığını gözlemlemek, bir topluluğa olan kinin, adaletsiz muameleye sebep olup olmadığını tetkik etmek gerekecektir. Gerekli tetkikler neticesinde geçen ayet-i kerimeye mugayir yani aykırı hareket edildiği görüldüğünde ise gerekli itirazları yapmak, adaletsizliğe karşı gerekli mücadeleyi göstermek, başta Üstad’ın hitap ettiği Demokrat misyonun Menderes’den sonraki temsilcileri ve Nur talebeleri olmak üzere tüm mü’ninlerin vazifesidir. Aksi halde mektubun devamındaki ifadeler Allah muhafaza tahakkuk edecektir. Belki de bir miktar etmiştir…
“…İşte bu kanun-u esasî-i Kur’ânî hükmünce asayiş ve emniyet-i dahiliyeye ilişmek, on câni yüzünden doksan masumu tehlikeye atmak, gazab-ı İlâhînin celbine vesile olur.” (2)
Dipnotlar:
1- Emirdağ Lahikası-II, s. 500
2- .ge., s. 501.