Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri telif ettiği Risale-i Nur Külliyatı ile yaşadığımız çağda belki de daha önce hiç olmadığı kadar okunmayı ve dinlenmeyi bekliyor.
Doğrudan asrın insanına ve problemlerine seslenen bu eserler, kişilerin maddî-manevî dünyalarını, âlemlerini, hissiyatlarını dengeleyecek, düzenleyecek ve sürûra sevk edecek hakikatleri barındırıyor. Maddî ve manevî problemlerin kıskacındaki günümüz insanının bu sese kulak vermemesi düşünülemez.
Peki, Bediüzzaman Said Nursî Hazretlerinin asrımız insanına seslenirken eserlerini farklı kılan hususlar nelerdir? Yeniden bir yol ya da ahkâm getirmek yerine sadece Kur’ân hakikatlerinden ve sünnet-i seniyyeden gelmesi, manevî hakikatlere yabanîleşen asrın insanının aklını ve kalbini ilmî cihetlerle tatmin yoluna gitmesi, günah psikolojisini ele alarak buna karşı uygulanabilecek pratik çözümler sunması, inkâr ve küfür yolunun temelsiz mesnetlerini açığa çıkararak, imanın hârikulâde yüksekliğini gözler önüne sermesi ve tüm bunları yaparken doğrudan doğruya çağımız insanının ihtiyaç duyduğu ve anlayacağı metotları kullanması bu hususlardan bazıları.
Bu şekilde donanımlı ve ihtiyaçlara cevap veriyor olmasının yanında gâyesinin iman olması bu eserlerin hedef kitlesini tüm insanlık yapıyor. Dini, dili, ırkı, dünya görüşü ne olursa olsun herkes bu eserlere muhatap. Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri Şualar eserinde şöyle bir vurgu yapar: “Eğer, Risale-i Nur’u tenkit fikriyle tetkik eden adliye memurları imanlarını onunla kuvvetlendirip veya kurtarsalar, sonra beni idam ile mahkûm etseler, şahit olunuz, ben hakkımı onlara helâl ediyorum. Çünkü biz hizmetkârız; Risale-i Nur’un vazifesi, imanı kuvvetlendirip kurtarmaktır. Dost ve düşmanı tefrik etmeyerek, hizmet-i imaniyeyi, hiçbir tarafgirlik girmeyerek yapmaya mükellefiz.”1 Hapishanelerde en azılı mahkumlarla bile iletişimini devam ettirmesi, türlü türlü zulümlere girmiş tek parti idaresini toptan değerlendirmeyip mektuplarla tavsiyelerde bulunması, içtimaî hayattaki toplumumuzun hemen her kesimine kucaklayıcı yaklaşması Bediüzzaman’ın hayatından da verilebilecek örneklerden.
Dolayısıyla bu iman hizmetlerinde “Bunlar buna değmez, şunlar laftan anlamaz, onlar zaten şöyle…” gibi toptancı ve dışlayıcı anlayışlardan uzak olunması ve iman hakikatlerinin dost-düşman ayrımı yapılmadan her kesime ulaştırılması büyük önem arz ediyor.
Dipnot:
1- Şualar, s. 423.