H. MUHARREM OKUR - ARDA BİLİK
Hadîs-i şeriflerin ihbarıyla peygamber vârisleri oldukları belirtilen yüksek âlimler, asırlarında geniş kitleleri hakikate ulaştırmakta hizmet etmişlerdir. Bu âlimlerin ortak özellikleri hangi şartta olursa olsun iman hizmetleriyle etraflarını tenvir etmeleridir. İster bir çocuk, ister bir dilenci, isterse de bir hükümdar olsun bu âlimlerin muhatabı olarak hakikat derslerini almışlardır. Bu halkanın asrımızdaki temsilcisi Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri için de durum böyledir. Bir medresedeki talebeler, yalçın dağlardaki aşiretler, koca bir câmiyi dolduran halk, komutanlar, padişahlar Bediüzzaman ile muhatap olmuş ve ondan doğrudan ya da dolaylı olarak hakikat dersini dinlemişlerdir.
Bediüzzaman’ın “Ders arkadaşlarım” olarak hitap ettiği kitle esasında belirtildiği gibi son derece geniş olmakla birlikte hapishanelerde yani Medrese-i Yusufiyelerde bulunanlar da özellikle bu hitaba muhataptırlar. “Ey bu Medrese-i Yusufiyede benim ders arkadaşlarım!” 1 hitabıyla mahpuslara seslenen Bediüzzaman, suçu, görüşü, yaşantısı nasıl olursa olsun herkese hitap etmiştir. Şu suçtan girenler muhatabımız, şu suçtan girenler ise muhatabımız değildir gibi bir ayrıma girmeden; bütün bir hapishaneyi Medrese-i Yusufiyeye çevirmiştir. Gaddarlar, zalimler, idamlık suçlardan girenler dahil Kur’ân dersinde Bediüzzaman’ın “Ders arkadaşlarım!” hitabına muhatap olmuş ve iman nuruyla nurlanmışlardır. Hatta Bediüzzaman, hapishanelerde bulunan çocuk suçlular hüviyetindeki çocuklarla da muhatap olmuştur. Onlara haylazlıklarının kendilerine büyük zararlar getireceğini, Meyve Risalesi'ndeki dersleri onlara okuyarak uslu, edepli olmaları ve namaz kılmaları gerektiğini belirtmiştir. 2 Bediüzzaman bir topluluğa bu dersleri verdiği gibi birebir olarak muhatabının ihtiyacına göre de bu dersleri vermiştir.
Dolayısıyla Medrese-i Yusufiyelerdeki mahpuslar da ayrım yapılmaksızın iman ve Kur’ân hakikatlerine muhtaç olmalarıyla Bediüzzaman’ın ders arkadaşlarıdırlar. Bu iman derslerine kulak verilip uygulamaya gayret gösterildiği takdirde, eski hatalar da hayırlara tebdil edilerek hapis, inşallah ahiretin parlamasına vesile olacaktır.
Dipnotlar:
1- Asâ-yı Musa, Sekizinci Mesele’nin Bir Hülâsası, s. 61.
2- Şualar, s. 364.