H. MUHARREM OKUR - ARDA BİLİK
Risale-i Nur, Kur’ân tefsiri olması sebebiyle maddî-manevî sağlıklı bir hayat sürmenin anahtarlarını uhdesinde barındırıyor. Sağlıklı bir bedenin ön şartlarından birisi de elbette sağlıklı bir zihin yapısı. Nefsî arzuların tatmini yolunda dehşetli bir çağda bulunan günümüz insanı, zihnî bütünlüğünü sağlamak açısından zorlu bir imtihanın içerisinde. Bir problemle karşılan insan, nefsin arzularının öncelikli tutulması, benliğin kıymet ve takdirinin zirveye çıkartılması gibi sebeplerle bu problemi yorumlamakta zorlanıp, problemin altında kalabiliyor. Çünkü ekseriyetle günümüz insanının aklına kendisinin kusurlu olduğu fikri gelmiyor, gelse bile bu fikir hemen bertaraf ediliyor.
Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri Lem’alar eserinde önemli tahliller yaparak, kusur konusunda insanı uyarır. Şeytanın mühim bir desisesinin insana kusurunu itiraf ettirmemek olduğunu, insanın benliğini tahrik ederek nefsin kendini avukat gibi savunmasını sağladığını, böylece insanın istiğfar ve istiaze ile Allah’a yakınlaşmasına engel olduğunu belirtir. Kusurunu görmemenin o kusurdan daha büyük bir kusur olduğunu söyleyerek, insanın nefsî muhasebe yapması ve kusurunu itiraf etmesi gerektiğini, böylece affa da müstahak olacağını aktarır. 1
İmanî meseleler ve sosyal ilişkilerde de geçerli olan kusurunu itiraf edebilmek hakikati, sağlıklı ilişkilerin de temelini oluşturmakta. Çünkü bir insan kusurunu anlayıp, itiraf ettiğinde nefsin hileleri ortaya çıkacak ve insan Allah’a yakınlaşabilecektir. Musibetler hususunda da insan musibette ne gibi bir hissesinin olduğunu idrak ederse o musibet musibetten çıkarak ikaz edici bir rahmet vesilesine dönecektir.
Kusurunu itiraf etmeyerek kişinin sürekli başkalarını suçlaması ve bahaneler üretmesi kalp ve akıl için de bir nevi azap olarak ortaya çıkmaktadır. Dolayısıyla kişi kusurunu itiraf ederek düzeltmeyi niyet ettiğinde kalbi ve aklı Allah’a sığınarak huzur bulur. Hatalar sürekli dışarıya ve başkalarına yüklendiğinde ise nefsin ıslah edilememesi dolayısıyla rıza-yı İlahî yolundan uzaklaşma tehlikesi de baş gösterecektir.
Kendini kusurlu bilmek ihlâsla da doğrudan alakalıdır. Kusur itiraf edildiğinde dua ve talep artacak, ibadetler samimîleşecektir. Kişi önce kendini düzelttiği takdirde diğer ilişkileri ve toplum düzelecektir. Bu düzelmenin ön şartı da kendi kusurunu fark etmektir. Dolayısıyla kusurunun bilincinde olmak tenkitleri de azaltacağından toplumsal barış adına temel bir adım atılmış olur. Bu perspektifleri bizlere sunan Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri de daima nefsini kusurlu görmüş ve başkalarına kusur yüklememiştir. Bu vesileyle kader ile adalet ilişkisini sağlıklı bir zemine oturtarak manevî gelişim için bizlere Kur’ânî ölçülerle rehberlik etmiştir. Bizlere düşen de inşallah her şartta kusurunu bilerek ve itiraf ederek tenkit ve suçlamalardan uzak bir şekilde o yoldan gitmeye çalışmaktır.
Dipnot:
1- Lem’alar, On Üçüncü Lem’a, s. 172-173.