H. MUHARREM OKUR - ARDA BİLİK
Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri, âlem-i İslâm’ın maddî-manevî geri kalmışlığının sebeplerinden olan hastalıkları Hutbe-i Şamiye eserinde sıralar. Bu hastalıkların ilk sırasında ise ümitsizliğin bulunduğunu belirtir. (1) Dolayısıyla ümitsizlik hissi, üzerinde ciddiyetle durulması ve bir hastalık olarak ele alınması gereken kritik bir durum. Çünkü ümitsizlik hissinin, manevî takviyelerle belirli sürede izale edilmediği durumlarda kalıcı ümitsizliğe dönebileceği uzmanlar tarafından ifade ediliyor. Böyle bir durumda ise insan negatif düşünceler ve beklentilerin kıskacına düşme tehlikesinde bulunuyor. Ümitsizlik neticesinde sürekli olumsuz beklentiler çaresizlik duygusunun oluşmasına ve stres hormonlarının artarak bağışıklık sisteminin de zayıflamasına sebep oluyor. Tam da Üstad Hazretlerinin belirttiği gibi ümitsizlik, maddî-manevî bir hastalık hâlini insana yaşatıyor. Bu ümitsizlik illetinden kurtulmanın çaresini ise yine Üstad Hazretleri aynı eserde “El emel” Yani Allah’ın rahmetinden kuvvetli ümit beslemek olarak sunmakta. (2) Ümitsizliğin inadına, Allah’dan ümit beslemek, olanda hayrı görmek ve bir hedef belirleyerek o hedefe ihlasla yürümek, sosyal geri çekilme ve yalnızlık hislerini de tedavi ederek, insanı maddî-mane-vî ayağa kaldırmakta yardımcı oluyor. Dolayısıyla en karanlık hissettiğimiz anlarda, sebeplerin tükendiğini düşündüğümüz zamanlarda, maddî-manevî gücün ve kuvvetin bulunmadığını hissettiğimiz anlarda bile Allah’a sığınarak güvenmek, bizi ümitsizlik hastalığından kurtaracaktır inşaallah.
Bu durum hakkında Bediüzzaman Said Nursî Hazretlerinin hayatında yaşanmış ibretlik bir hâdise mevcut. Bediüzzaman’ın “Rumuz” eserinde yer alan ve şehit olarak nitelenen bir maymuna yazdığı mersiyenin sebebi bizlere asrımız için de bir ders niteliğinde:
Üstad Bediüzzaman’ın yanında bulunan Molla Süleyman ismindeki talebesi ve hizmetkârı şunları anlatıyor: “Yunan Başbakanı Venizelos, İngiliz Başbakanı Lloyd George’dan 50 bin kişilik silâh alıyor. Bu silâhlarla Anadolu’ya taarruz edecekleri sırada, bir Cuma gecesi Bediüzzaman, namazdan sonra duâya başladı. O gece sabaha kadar uyumadı. Devamlı duâ etti: `Ya Rabb! Senin askerin daha çoktur. Bu mel’unlara fırsat verme!` “Sabahleyin, ben Divanyolu’ndan gazetesini ve çorbasını almaya çıktım. Gazeteler Yunan Kralı I. Aleksandros’u maymun ısırdığını, maymunun ise öldürüldüğünü yazıyordu. Gazeteyi görünce, Bediüzzaman çok sevindi ve gülerek, 'Bir kalem getir de Süleyman, bu hayvanın arkasından bir mersiye yazalım' dedi.” (3)
Bu şok gelişmeyi Lloyd George “Tarihin akışını değiştiren bir hâdise” olarak değerlendirir ve Anadolu’yu istilâ planları suya düşer. Zamanının en son teknolojisiyle donatılan orduyu, bir maymunun ısırığı durdurmaya yetmiştir. Dolayısıyla gerek ferdî gerekse toplumsal olarak en zor ve çaresiz hissettiğimiz durumlarda bile Allah’a sığınarak rahmetinden ümit beslemek ve ümitsizlik girdabına kapılmamak maddî-manevî sağlığımız için son derece önemli.
Dipnotlar
1- Eski Said Dönemi Eserleri, Hutbe-i Şamiye, s. 238.
2- Age., s. 238.
3- Bilinmeyen Taraflarıyla Bediüzzaman Said Nursî, s. 194.