“Umum kemâlâtı câmi, bütün nev-i beşerin hissiyat-ı âliyesini besleyecek mevaddı muhît olan kasr-ı nurânî-yi İslâmiyeti, ne cür’etle mâtem tutmuş bir siyah çadır gibi bir kısım fukaraya ve bedevîlere ve mürtecilere has olduğunu tahayyül ediyorsunuz?” (Tarihçe-i Hayat)
Her türlü gelişmenin ve ilerlemenin ana kaynağı olan İslâmiyet dinini kendince kötü göstererek insanları dinden soğutma görevini Taliban’ın üstlendiği görülüyor. Şeriat ismini lekeleyerek güya ‘şeriat devleti’ kuracağını söyleyen Taliban, aksine şeriatın yasak ettiği bir zulüm devleti oluşturmak yönünde mi çalışıyor? Taliban’ın bu siyah ve yalancı oyununa aldanan bazıları iyi bir şeyler bekliyorlar. ‘Şeriat geliyor’ diye sevinç gösterisi yapan ahmaklar da maalesef az değil. 31 Mart Vak’ası’nda ‘şeriat isteriz’ diye bağıran, fakat sağını solunu fark edemeyen insanlara benziyorlar.
Şunu bilelim ki istikbalde nev-i beşerin din-i fıtrîsi İslâmiyet olacağını anlayanlar yeni oyunlarla bu süreci geciktirmeye çalışıyorlar. Bazı içimizdeki safdillerde bu plana alet oluyorlar. ‘Acaba daha Sultan Hamid gibi padişah tahta çıkmayacak mıdır? Eski hâl hiç olmayacak mıdır?’ diye soranlara Bediüzzaman Hazretleri’nin cevabını biliyorsunuz, ama tekrar hatırlatalım: “Acaba sizin şu siyah çadırınız parça parça edilip yandırılırsa, külü havaya savrulursa, o külden yeniden çadır edip içinde oturmak kâbil midir?” (Münâzarât) Evet, şeriatın yasak ettiği istibdat, rezalet ve sefahat çadırı yanmış, külü havaya savrulmuştur. Yeniden kurmanın imkânı kalmamıştır. Onun için ezber edilmesi gereken şu sözü tekrar hatırlatalım “Eski hâl muhal; ya yeni hâl veya izmihlâl...”