Kastamonu Lâkihası’nda yer alan bir mektupta; “Mümkün olduğu kadar geçici rüzgârlara ehemmiyet vermeyiniz, bakmayınız” diyen Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri hemen bu cümlenin arkasından; “Zaten mabeyninizde samimî tesanüt ve meşveret-i şer’iye, sizi öyle şeylerden muhafaza eder. İçinizdeki şahs-ı mânevinin fikrini, o meşveretle bildirir” tesbitini yapmaktadır.
Geçici rüzgârlar ifadesinden; üzerinde durulmaya gerek olmayan meseleleri, gelip geçici hadiseleri, bakmamak gereken vaziyetleri anlayabiliriz. Her ne kadar bu rüzgârlar geçici olsa da ehemmiyet verildiği takdirde tesanüdümüze zarar getirmektedir. Ehemmiyet vermemek ve bakmamak kolay olmadığından Bediüzzaman Said Nursî “mümkün olduğu kadar ehemmiyet vermeyin” hatırlatmasını yapmaktadır. Ehemmiyet vermemenin ve ondan korunmanın en tesirli yolunu ise şahs-ı manevinin fikrini gösteren meşveret-i şer’iye olarak göstermektedir. Geçici rüzgârların getirdiği menfi hallerin meşverete dönüşmemiş şahsî fikirleri kendi lehine kullanmasının önüne ancak meşveret-i şer’iye ile geçilebilecektir. Çünkü geçici rüzgârlar, meşverete dahil olmuş şahıslara ve onların fikirlerine kolaylıkla ilişememektedir. Meşveret-i şer’iye şahs-ı mânevinin fikrini bildirdiğinden geçici rüzgârların etki alanına girmemektedir.
Bu izahın ardından son cümlesinde; “Kardeşiniz ve sizinle dünyada, berzahta, âhirette, müteşekkirâne iftihar eden ve edecek hizmet-i Kur’âniyede arkadaşınız” ifadesini kullanan Bediüzzaman, tesanüt ve meşveret-i şer’iye ile hareket eden talebelerin; dünyada, berzahta, âhirette de iftihar edilecek talebeler olduklarını müjde vermektedir. Çünkü tesanüt ve meşveret-i şer’iye hem dünyada hem de ahirette kazandırmaktadır.