Semaya yükselen beyaz minarelerin, rahmetin açık bir tecellisi olan bembeyaz karlarla buluştuğu güzel bir şehir Malatya.
Battal Gazi’lerin şehri ve Türkiye’nin en büyük kervansaraylarının bulunduğu tarihî eserler bakımından çok zengin bir şehir.
Bu güzel şehrin zaten şen olan insanlarını biraz daha şenlendirmek için Hasan ve Nurbanu Şen olarak hanımımla birlikte üç gün Malatya’daydık. Hanımım hazırladığı seminerleri Cumartesi ve Pazar günleri gündüz ve gece sunarken biz de büyük bir kalabalıkla devam eden Cumartesi sohbetlerine katılma imkânı bulduk ve Hüseyin Gültekin’den ‘Hastalar Risalesi’ni zevkle dinledik.
Ve üç gece doktor Süleyman Beyin bize tahsis ettiği müstakil bir dairede kaldık. Küçük gruplarla yaptığımız sohbetlerin ve karlarla kaplı dağlara yaptığımız gezilerin tadı hiçbir şeye değişilmez. Gördüğümüz kadarıyla Malatya, şehircilik yapısıyla ve insanlarıyla huzurlu bir yer.
Hani Türkiye’de huzur yok diyen Cemal Gürsel’e Konya Hapishanesi’nden telgraf çeken Osman Yüksel Serdengeçti, “Huzur arıyorsan, huzur Konya Hapishanesi’nde. Doktor Sadullah Nutku’nun yanında” diyerek cevap vermesi gibi biz de huzur arayanlara Malatya’yı tavsiye ediyoruz.
Daha sonra Nurettin kardeşimizle hem taziye, hem Harput’ta bulunan Risale-i Nur’un ilk talebelerinden merhum İbrahim Hulusi Yahyagil’in (Nur Talebelerinin Hulusi Aağabeyi) kabrini ziyaret ve duâ etmek için Elazığ’a doğru yola çıktık. Karlarla kaplı dağların arasından Elazığ ve daha sonra yine üstü karlarla kaplı Hulusi Ağabeyin Harput’taki kabrini ziyaret ettik.
Güler yüzlü, samimî ve cana yakın insanlarla zevkle geçirdiğimiz hafta sonu üç günlük Malatya ve Elazığ ziyaretimiz böylece sona erdi.