Şiddetli bir imtihandayız.
Elmasların şişelerden ayrılması için Cenab-ı Hak bizleri imtihan ediyor. Hazreti Üstad Bediüzzaman’ın sık sık bahsettiği ‘zındıka komitesi’ her zaman olduğu gibi yine münafıkane planlarıyla çalışmaktalar.
Hizmette sebat ederek çalışan kardeşlerimizi çeşitli nifak planlarıyla dağıtmak veya hizmetten soğutmak için acip desiselerle akla gelmeyen şeyleri işaa ediyorlar. Ki fedakâr kardeşlerimizin aralarını açarak ve birbirlerinin küçük hatalarını büyüterek, cerbeze yaparak, “İleride çok zarar görürsünüz” diye bu kudsî hizmetten ya ayırıyor veya zayıf bir damar bulup nazarlarını başka tarafa çeviriyorlar. Ve bunun için de çeşitli bahaneler buluyorlar. Bu hususta inşaallah fedakâr kuvvetli kahraman kardeşlerimiz böyle hainane desiselere aldanmayacaklar.
Yeni Asya Neşriyat hizmetinde daha ileriye giderek naşiri olduğumuz Risale-i Nur hizmetinde daima yeni mesafeler katedeceklerdir. Çünkü hizmette sebatsızlık hem hizmete, hem hizmet ehlinin şevkine zarar olup mesuliyete sebep olur.
Hazreti Üstad, ‘Altıncı desise-i şeytaniye”de şöyle diyor: “Evet şeytan-ı ins ve cinni her cihette hücum ederler. Onlar, öyle öyle desiselerle onları hizmet-i Kur’âniyeden alıkoyuyorlar ki, haberleri olmadan bir kısmına fazla iş buluyorlar, ta ki hizmeti Kur’âniyeye vakit bulmasın. Bir kısmına da dünyanın cazibedar şeylerini gösteriyorlar ki, hevesi uyanıp, hizmete karşı bir gaflet gelsin. Ve hakeza, bu hücum yolları uzun çeker.”
Bu gibi şeytanî desiselere karşı demir ve çelik gibi sebat ve sadâkat ve metanet lâzım ki dayanabilinsin. Bu aynı zamanda sebat edip etmeme cihetinde kaderin bir imtihanıdır.
Bu imtihanda ehli zındıkaya karşı çıkacak hizbü’l Kur’ân hakkında o zamana yetiştiğiniz zaman, siyaset canibiyle onlara galebe edilemeyeceğini, ancak manevî kılıç hükmünde i’cazı Kur’ân’ın Nurlar’ıyla mukabele edilebilir diyen Üstad şunu da ifade ediyor: “Cadde-i kübra-i Kur’âniye olan şu mesleğimizden şimdi ayrılanlar bize düşman olan dinsizlik kuvvetine bilmeyerek yardım etmek ihtimali var. İnşaallah Risale-i Nur yoluyla Kur’ân-ı mu’cizü’l-beyenın daire-i kudsiyesine girenler, daima Nur’a, ihlâsa, imana kuvvet verecekler ve öyle çukurlara sukut etmeyeceklerdir.”