"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Hasbihâl

Havva KÜÇÜK KONUR
03 Ağustos 2019, Cumartesi
Kıymetli kardeşim, aziz dostum!

Zamanın imbiğinden harfleri süzerken, sana en mûtenâ olanlarını seçiyorum. Kelimelerin anlamını yitirdiği şu zamanların, nadide dantelâsı, kaneviçesi dostluğumuzun şahitleri olsunlar diye. Aynı eserlerin, aynı değerlerin, aynı dâvânın etrafında bir bütün oluşturan parçalarımız, birlikte olduğunda o kadar anlamlı ki...

Ne kadar güzel anılar koyduk terkimize. Ne güzellikler süsledi hayallerimizi. Senin de zihninde bir yâd-ı cemîl gibi durur mu hizmet günlerimiz? Semt dersinden dönüp umumî ders konusu düşünürken, yorgunluk nedir bilmezdik. Taze bir heyecan, şevk ve enerjiyle aynı hedefte, aynı Risalelerde buluşmanın ahengini yudumlardık. Derslere gitmenin, ablalarla, kardeşlerle buluşmanın, görüşmenin ayrı bir mutluluğu vururdu yüzümüze. Belki de bu yüzdendi hep baharı sevişimiz. Bu yüzdendi hayallerimizin bile kokusunu duymamız. Seninle ben aynı mutluluğun iki kanadıydık. Risale-i Nur’un, Üstadımızın ve Yeni Asya’nın...

Dershanede kalmak, o iklimi soluklamak, o derslerden manevî feyizle donanmak öyle bir sağlam zırhtı ki bizim için. Manevî koruyucularımızı arkamızda zahir, başımızda üstad bulduk her daim. Hatırlar mısın, gazetemizi hergün okula götürürdük. Her sabah aşağıdaki postadan Yeni Asya’yı alıp kitaplarımızın en üstüne koyarak okula gitmenin, otobüse, metroya bindiğimizde hemen gazeteyi açıp okumanın, arkadaşlarına, hocalara okutmak için fırsat kollamanın tadı ve heyecanı bambaşkaydı. 

 İman ve Kur’ân hizmeti, varlığıyla dahi her daim taze bir şevk ve enerji depolar. Risaleleri değil okumak, onlara dokunmak bile içini pır pır eder, o satırların harf harf yazıldığı yasaklı geceleri hatırlatır ve her defasında şükür dedirtir. Bu hissiyat sadece bize has değildi, biliyorum. Nice güzel düşünceli, safi niyetli ablalarımızın, ağabeylerimizin benzer duygularını dinler, içimiz dolardı ya... Ahh o leziz günler...

Dershane hayatımızın zevki paha biçilmezdi. Tesbihat sırasını kur’a ile belirlerdik. Sırası gelenin de, “Kızlaaar, hadi tesbihataa!” sesiyle koşardık. Tesbihattan sonra gayet enerjik, heyecanlı geçen müzakereli akşam dersi... Ve ertesi günü ne olursa olsun, manevî gıdamızı almadan kapatmadığımız kitaplarımız, özel okumamız... Aralarda şakalarımız, muhabbetlerimiz, hayallerimiz... Şimdi hatırası bile huzur veren...

Bazen yeni kardeşler gelirdi dershaneye. Alışana kadar nasıl da seferber olurduk. Şehri, çevreyi, okullarını tanıtmak, dershane hayatını anlatmak, yaşatmak için azamî gayret gösterirdik. Hepsinin birbirinden ayrı sorunları olurdu. Hepsi genç, hepsi pırıl pırıl tabi. Bazen arkadaşına kızardı, bazen hocasına. Ya da başka türlü dertler... Maddî manevî bütün dertlerini boşaltacakları liman olurduk. Dertlerini, sırlarını paylaşırlardı. Memnuniyetle dinler, destek olurduk. Onları yargılamadan dinlememizin bile ne kadar büyük bir mutluluk olduğunu gözlerinden okurduk. Zübeyir Ağabeyin, “Herkes gelip derdini size anlatacak. Ama siz yalnızca Allah’a anlatacaksınız.” sözünü bitamamiha yaşardık. 

İnsanların kalbine küçük dokunuşların bile ne kadar büyük dalgalanmalara sebep olacağını bilemezdik o zamanlar. Dershanede kalması için binbir nazını çektiğimiz o kardeşlerin, şimdilerde dershanede bizim gibi dert dinleyen konumda olduklarını görmek, ne büyük mutluluk değil mi? Sanki beklentisiz, ivazsız, garazsız sadece her gönülde çiçek açsın deyip tohum savurmuşsun, o tohumlar çiçek açmış, fidan olmuş, onlar da tohum savurur olmuş gibi. Ne büyük saadet, elhamdülillah...

Hayallerimiz vardı değil mi sonsuzluğa uçurduğumuz? Melekler kaydetmiş, niyetimizi Allah kabul etmiş kardeşim. 

Nur dostum! Satırlarımı uzattım, farkındayım. Ama bu hasbihali, yılların hasretinin ve görüşemeyişin terennümleri say. Her ne kadar cismen uzaksam da senden, ruhen her daim birlikte olduğumuzu biliyorum. Hizmete sevdalanan, Risale-i Nur için çarpan kalpler, dünyada da ahirette de birbirinden ayrılmazlar. Çünkü bizim “Birimiz şarkta, birimiz garpda, birimiz şimalde, birimiz cenupda, birimiz ahirette, birimiz dünyada da olsak biz yine beraberiz.” diyen bir Üstadımız ve “Kâinatın kuvveti toplansa, bizi yüksek Üstad Said Nursî’den ve Risale-i Nur’dan ve bizi bizden ayıramazlar.” diyen bir Zübeyir Ağabeyimiz var. Kur’ân’ımızın, Risaleler’in, Zübeyir Ağabey’in ve Yeni Asya’nın varlığı dünyalara bedel bizim için. Şimdi ve her daim inşallah.

Ebedî seyrangâhlarda buluşmak sevdası ve duâsıyla diyorum ve seni Allah’a emanet ediyorum kardeşim.

Yolun açık olsun..!

Okunma Sayısı: 1484
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı