Genelde yürüyerek gideceğim yollarda, birşeyler dinlemeyi tercih ederim.
Kulaklığımı takarım, hem yürürüm, hem dinlerim. Bazen müzik, bazen ders, ya da ezgi, ilahi vs. Yürürken boşa geçmez zaman ve birşeyler öğrenirim diye düşünürüm. Ama bir gün bir şey oldu. Yola çıktığımda kulaklığımı evde unuttuğumu farkettim ve geriye dönmedim. Hadi dedim, bu vakıanın da öğretecekleri vardır bana, yola devam edeyim.
Biraz canım sıkıldı, kendime kızdım. Niye unuttun ki dedim, şimdi ne güzel birşeyler dinlerdik. Gide gide iç sesim duruldu, kendime kızmayı bıraktım ve sesleri dinlemeye başladım. Evet, yeryüzünün bir noktasında şu anda bulunan bu sesler, dünya yaratılalı beri ilk kez şu an burada vardı ve ben duyacaktım. Başka bir zaman diliminde çıkmayacaktı. Başka zaman duyamayacaktım bu sesleri. Sadece bu an, sadece şimdiye özel sesler... Şimdi için yaratılan sesler... Aman Allah’ım... Ben bu yoldan kimbilir kaç kez geçmiş ve defalarca dinlediğim şeyleri tekrar dinlemeyi tercih ederek bu sesleri kaçırmış mıydım yani.. Ne çok şeyler kaçırmışım.
Bunu farkettiğimde dışarıya biraz daha dikkat kesildim. Hem yürüyorum, hem de kulağımı verdim, yolun, yoldakilerin sesini dinliyorum. Neler duyacağım acaba? Neler duyurulacak ya da? Büyük yerlerde yaşayanların duyacağı sesler, klakson ve insan sesleridir çoğunlukla ama, benim gibi küçük yer insanları biraz daha bahtiyar bu konuda. Çoğunlukla tek katlı, bahçeli evler, mahalle arası toprak yollar ve ağaçlar, çiçekler, otlar yol boyunda gördüklerim. Önümden bir kedi geçti yalanarak. Havada bir rüzgâr var, onun sesinin ağaçlardan çıkan gürültüsü.. Bir bisiklet geçti yanımdan, su birikintisine girip şaap diye bir ses çıkartarak.. Karıncaları, küçük böcekleri saymıyorum seslerini duyamadığımız için ama, bu ses dekorunun eminim onlar da bir parçası.. Bir salyangoz var tam yolun ortasında. Susuzluktan eksilmiş salyası ve yapışmış yola. Onu alıp nemli bahçenin kenarına bırakıyorum. Yolun sonuna doğru yaklaşırken, köşedeki evin bahçesinde güller, orkideler, zambaklar açmış. Arılar etrafta tatlı tatlı geziyorlar. Bu ses armonisine onların vızıltısı da eklendi.
Toprak yol bitti, asfalt yola çıktım. Birkaç tane arabanın geçmesini beklerken, korna sesleri, arabanın geçiş sesi, arada yürüyen başka insanların sesi derken bir kedi geçti önümden yine miyavlayarak. Köpekler ilerde yürüyor, bazısı da asfalta yatmış dinleniyor. Kızımın okuluna yaklaştıkça sesler gürültüye dönmeye başladı. On dakikalık yolda farkettim ki, ne çok doğal sesi kaçırıyormuşum. Akıllı telefonların hayatımızın her alanına girmesiyle birlikte, sanki sürekli onlardan bişey dinlemek ya da izlemek zorundaymışız gibi bir gürültü kirliliğinin içine atıyormuşuz kendimizi meğerse. Halbuki tüm bu sesler, öpöz hayatın ta kendisinin sesleriydi. O anda bizim de şahit olup duyduğumuz..
Mekanik sesleri azaltıp doğal sesleri artırdığımızda, hayata, kainata, hayvanlara ve insanlara daha duyarlı olacağımızı hissediyorum nedense. Arada sırada kulaklıkları evde unutmalı. Benden söylemesi...