Herkes biraz eksik, biraz fazla..
Birinin endamı diğerinden, öbürünün eli berikinden kısa.. Kimi fazla görür, kimi de ilgisini çekmeyeni görmez/bilmez. Duyarsın her sesleri, mukabilin olmaz. Duy(a)mazsın, merak edersin. Kimler nedir, ne haldedir bilemezsin. Her varlığın bir kameti vardır, kendi içinde bir kimyası.. Çözmeye muvaffak olamazsın her zaman. Odur işte, o kadardır. Bilse de o kadar, bilmese de.. Dokunsa da, dokunmasa da..
İnsan kendi içinde, kendi ekseninde döndüğünce uzanır başka gönüllere. Kendi eksiklerini hesap edip farkettikçe.. İçinin aynasını temizleyebildiğince.. Bir anafor, labirent, keşmekeş, paradigma gibi görünse de, farkedebildiğince güçlü işte. Belki de güçlülük değildir aslolan. Tam tersine güçsüzlüktür. Acizliğini, yetmediğini, biçareliğini, fakirliğini görebilmektir. İnsanın tamamlanmaya olan ihtiyacı, buradan kaynaklanıyordur belki. Fazlalıklarını görüp vermesi, eksiğini görüp alması içindir her şey.. “İnsan ebna-i cinsini mülahazaya mecburdur” diyor Üstadım. Belki de buradaki, bu sözdeki hikmetlerden biri de budur; tamamlanma ihtiyacı..
Bir yapbozun girintileri, çıkıntıları vardır. Anca başkasının eksiğine kendi fazlasını, kendi eksiğine de diğerinin fazlasını yapıştırdığında anlamlı bir resim çıkarır ortaya. İnsan da öyle. Biz hayat resminin bir yapboz parçasıyız. Allah bizi hangi hâl üzere yaratmışsa, o hâl üzere doğuyor ve hayatı tamamlıyoruz. Bir resmi tamamlayacağız varlığımızla. Tamamlayıp tamamlayamamanın özetidir belki de bizden sorulacak olanlar. Aldıklarımız ve verdiklerimiz... Eksiklerimizi farkettiğimiz, acziyetimizi anladığımız zaman dilimlerinin toplamıdır. Eksiğimizi farkedenlerin verdiği, fazlamızı farkettiklerimizi verdiğimiz... İşte dünyanın özeti...
“Her kemale bir noksanı karıştırmak, şu âlem-i kevn ü fesadın mukteziyatından...” (Münazarat) ise eğer, mükemmellik sadece O’na mahsus, O’na has.. Mükemmel değilsek eksiğiz. Kemâlde değilsek noksaniyetteyiz. Herkes birbirinin mutluluğuyla güzelleşse.. Başkasını doyurdukça doysa..
Kendine değil de, sadece başkasına baktığında gözleri görse.. İnsanları mutlu ettikçe tamamlansa mutluluğu.. Çok daha güzel olmaz mıydı? Bölüştükçe çoğalsa keyfimiz, birbirimizi gözettikçe aydınlansa aynamız..
Yarımlarımız böyle bütün olmaz mıydı?