Üstad Bediüzzaman’ın yaklaşık bir asır önceden; “Alevleri göklere yükselen bir yangın görüyorum; içinde evlâdım yanıyor; imanım tutuşmuş yanıyor. O yangını söndürmeye koşuyorum...” diyerek feveran ederek haber verdiği ve halen hem şiddetle yanmaya devam ettiği bu manevî yangını göremiyorsanız...
Toplumda artarak devam etmekte olan manevî erozyonlara ilâve olarak, inançsızlığın ve itikatsızlığın pençesine düşerek ateizme veya deizme yönelen nice biçarelerin hâl-i pürmelâlini dert edinmiyorsanız...
Üstadın; “Bir yerde kırk vefiyattan ancak bir iki kişinin imanla kabre girdiklerini; diğerlerinin iman vesikasını kaybettikleri” korkunç ve dehşet verici tehlikeyi göremiyorsanız veya görüp de “bana ne diyorsanız...”
Veya bu dehşetli gidişatı gördüğün halde siyasilerin; “Yetiştireceğimiz dindar nesil ile Türkiye sıçrama yapacak...” gibi içi boş sloganlarına aldanıp, Türkiye’nin gerçekten dindarlaştığına inanıyorsanız...
Zübeyir Ağabeyin; “Bir gencin dinsiz olduğu karşısında, o kalbin atom zerratı kadar parça parça olması lâzım..” dediğini kulak ardı edip, yüz binlerce gencin inançsızlığın pençesinde debelendiklerinin farkında değilseniz...
Dindar kimlikli siyasilerin; “Tinerci bir gençlik mi yetiştireceğiz; elbette dindar bir gençlik yetiştireceğiz...” gibi sloganlarına aldanıp, madde bağımlısı olan nice gençlerin acı çığlıklarına kulaklarınızı tıkıyorsanız... Eskişehir hapishanesinin penceresinden liseli kızların raks ederek oynadıklarına şahit olan Üstad’ın o talebelerin tehlikede olan istikballerini düşünerek göz yaşları içinde derin ve üzüntülere gark olduğunu bildiğiniz halde, günümüzün ar damarlarını çatlatan müstehçenliklerinden rahatsız olmayıp, bu gidişatı dert edinmiyorsanız...
Üstad’ın ”Âlem-i İslâma indirilen darbeleri önce kalbimde hissediyorum” diyerek kendi şahsî gam ve elemlerinden ziyade âlem-i İslâma reva gürülen azap ve işkencelerinden acılar çekip, ezildiğini bildiğiniz halde, yeryüzündeki savaşlardan, akıtılan kanlardan, yaşanan çatışmalardan rahatsız olmuyorsanız... Yaşanan meşakketlerden, huzursuzluklardan, çekilen azaplardan, işkencelerden, yaşanan susuzluklardan açlıklardan vicdan azabı çekmiyorsanız, lüks ve şatafatlı yaşantınıza devam ediyorsanız...
Üstad Bediüzzaman’ın yıllar önceden “Helâket ve felâket” asrının beraberinde getirdiği bütün insanlığın, öncelikle de ehl-i dinin geleceğini tehdit eden fitneleri manevî tahribatları Üstadın ısrarla nazarlara sunduğu bu tehlikelerden bihaber olan insanların bu korkunç gidişatı görememeleri veya lâkayt kalmaları bir tarafa... Velâkin Üstad’ı tanıyan ve Risale-i Nur’a aşina olarak bildiğimiz bazılarının bu dehşetli gidişatı fark etmemelerini veya fark edip de çareyi halen taraftar oldukları siyasî kadrolardan beklemek gibi garabetlere girmelerini anlamak gerçekten zor. Yüca Allah (cc) iz’an, şuur, feraset basiret nasip etsin.