Hak ve hukukun en çok ihlâl edildiği; suçlularla suçsuzların ayırdedilmediği; zalimlerle mazlûmların fark edilmediği; kurunun yanında yaşların da yandığı dönemlerin başında herhalde darbe dönemleri gelir.
Yine suistimallerin en çok yaşandığı; yalan, iftira ve karalamaların revaç bulduğu; ispiyonculukların, jurnallerin, asılsız ihbarların çokça yapıldığı dönemler de yine darbe dönemleridir. Keza yalakalığın, dalkavukluğun, yağcılığın fazlasıyla zemin bulduğu dönemler de yine darbe dönemleri olsa gerek.
Hak ve hukukların askıya alındığı; kanun hakimiyetinin yerine, kanun dışı her türlü keyfiliklerin, her çeşit uygulamaların yürürlüğe konulduğu darbe dönemlerinde, yukarıda bir kısmını ifade etmeye çalıştığımız bazı hukuk dışı, kanun dışı uygulamaların yaşanması kaçınılmazdır.
Bütün darbe dönemlerinde olduğu gibi 12 Eylüldeki askerî darbesinde, 1971 askerî muhtırasında, 28 Şubat postmodern darbede de, akla gelmedik suçlamalar, ithamlar, aslı astarı olmayan ihbar, iftira ve jurnaller üzerinden mahkemelerde nice suçsuz, masum insanlara cezalar kesilirdi. Ayrıca Atatürkçülüğü zorla kafalara yerleştirmek için hapishanelerde nice gençlere insanlık dışı işkenceler yapıldı.
Geçmişte Atatürkçülük adına yapılan bütün darbelerde, piyasada geçerli akçe Atatürkçülük olduğu için yapılan bütün ithamlar, isnatlar ve suçlamalar Atatürk aleyhtarlığı üzerinden yapılıyordu. Sorgular, soruşturmalar irtica veya “Atatürkçü müsün, değil misin?” şeklinde yürütülüp, olmadık cezalar veriliyordu.
Bu kanlı darbe ile beraber “paralelcilik” en ağır, en tehlikeli suç oluverdi. Öyle de olsa bu gözü dönmüş örgüt ise derhal gün yüzüne çıkarılmalı ve hak ettikleri cezayı da siyasiler değil; tarafsız mahkemeler vermeli. Yoksa kurdun puslu havayı sevdiği gibi, meydan ispiyonculara, jurnalcilere, müfterilere kalır. Şahsî kin ve intikam duyguları üzerinden yapılan iftira, ihbar ve yalanlar üzerinden yapılan ve yapılmakta olan değerlendirme ve yargılamalar sonucunda, gerçek vatan haini darbeciler paçayı kurtarırken, darbeyi ve darbecileri şiddetle lânetleyen binlerce masumun tamir edilemez hakkı hukuku tarumar olur ki, vatan düşmanı hain darbecilerin arzuladıkları da zaten budur.
15 Temmuz kanlı darbe kalkışmasında alışageldiğimiz darbelerden farklı olarak meclisi bombalayacak Cumhurbaşkanını, hatta sivil halkı hedef alacak kadar gözü dönmüş bir cani gurubun yaptığı bir hareketin içinde, hatta merkezinde bir dinî cemaatin isminin geçiyor olması. Darbeler tarihi serüveninde böyle bir cemaat isminin yer aldığı başka bir örnek var mı bilemiyorum.
Böyle bir darbeyi kimler yaptı veya yaptırdı, asıl aktörler, üst akıllar kimlerdir elbette er veya geç tarafsız yargı meydana çıkaracaktır. Ama bu karanlık, karmaşık ve binlerce mağduriyetlerin yaşandığı sürecin bir an önce sona erdirilmesi lâzım. Aradan geçen bunca zamana rağmen yaşanmakta olan belirsizliklerin, korkuların, tedirginliklerin sona ermesi için bir an önce gerçek suçluların bulunup yargıya teslim edilmesi lâzım.