Bilerek veya bilmeyerek ne zaman ki insanlar isyanlara girdi, Cenab-ı Hak onları bu hatalarından, bu günahlarından vazgeçirmek için bazı musibetleri ve belaları onlara musallat etti.
Ne zaman ki insanlar, verilen bu ihtarları dikkate alıp, yaptıkları günahlardan, adaletsizliklerden, isyanlardan nedamet edip, kulluk vazifelerini yerine getirirlerse Allah (cc) da şefkatiyle, merhametiyle musibetleri ve felaketleri sona erdirir.
Çoğu insan, Üstad Bediüzzaman’ın, “Rububiyet-i İlahiye’nin icraatından olan” yani insanları terbiye etmek için verdiği musibetlein ve belaların bu yönünü doğru okuyamadığından, tesadüfen olduğunu düşünür...
Depremin sebep olduğu can ve mal kayıplarına elbette üzülüyoruz, elem duyuyoruz. Çoğu zaman da, “Hangi fiilimizle kadere fetva verdirdik ki bunlar başımıza geliyor.” muhasesini yapmadan, hatta belki de farkına varmadan kadere itiraz manasına gelecek değerlendirmelerde bulunuyoruz.
Olup bitenlerin zâhirî, görünen yüzüne değil; kaderî yönüne baktığımızda, tam da gerçek bir adaletin hükmettiğini görüyoruz. Hoşumuza gitmeyen, bizi nice sıkıntılara maruz bırakan bütün musibetlerin ve belaların gelmesine, gadab-ı İlâhî’nin celbine sebep olan hal ve davranışların sebep olduğunu görüyoruz.
Yine din-i mübîne hizmet için yola çıkan bazı cemaatlerin de güya dine hizmet adına bazı makam ve mevkiieri veya maddi bazı imkanları elde etmek için siyasilere haşir-neşir olup faal bir şekilde siyasete hizmet etmelerinin sonucunda yaşanan depremde ağır hasara uğramalarına tesadüf gözü ile bakabilir miyiz?
Helalinden çalışan esnafları tenzih ederek, çoğu esnafın faiz ile iştigal etmenin yanında, “Müşteriyi nasıl aldatırım.” zihniyetiyle helâl-haramı dikkate almamalarından bu musibette payı yok mu acaba?
Millete hizmetle mükellef olduklarının dahi farkında olmadan, bir ağa, bir efendi tavrıyla millete tepeden bakan ve iktidarın birer fahri elemanı gibi hareket eden birçok amirin ve memurun mesai yaptıkları yerlerin de depremde ağır hasar nedeniyle yıkıma tâbi tutulması insanlara ders vermez mi?
Ne dersiniz, depremin sebep olduğu ve hepimizi derinden etkileyen birçok can ve mal kaybı, bu olup bitenler birer tesadüf mü, durup dururken kendi kendine vücuda gelen olaylar mı yoksa Allah’ın, insanları yaptıkları yanlışlardan vazgeçirmek için yaptığı uyarılar mı, hak ettiğimiz birer ceza-ı amel mi? Üzerinde düşünmeye ihtiyaç yok mu?