"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Bid’alarla mücadelede Allah’ın yardımı

Hüseyin Kıymık
11 Temmuz 2021, Pazar
Yıl 1979 ve Şubatın on yedisi. Eğirdir’de soğuk bir hava. Aynı zamanda çok acı bir gün, halk büyük bir yasta... Camiye geliyorum, musalla taşında dört tane sıra sıra konmuş cenazeler. En yaşlısı otuz beş yaşında ve en küçüğü bir buçuk aylık bir bebek. Feci bir trafik kazasıyla Işıdan ailesi sanki yok olmuş..

Büyük bir kalabalık. Başlar eğik, boyunlar bükük ve gözler yaşlı. Herkesin yakalarında sıra sıra dizilmiş merhumlara ait resimler ve tabutların önünü dolduran çelenkler... Eyvah! Duâların kabülüne engel olan şu bid’alar ya yerleşirse? Bu bid’a-i seyyieleri kesinlikle önlemek lâzım.

Prensip olarak cenaze yıkamaya da define de gitmiyorum, çünkü kesinlikle ücret takdim ediliyor bu da benim hoşuma gitmiyor. Zaten camide dört görevliyiz iki imam ve iki müezzin işlerin aksaması mümkün değil. Maşacı hoca camimizin emekli imamı, cenaze yıkama ve defin işlerinde mutlaka bulunur. 1999 yılında 90 yaşında iken vefat etti, Allah rahmet eylesin...

Aynı camiye imam olarak geldiğimde 78 yaşında bir piri fani idi. İlk göreve başladığımda elini öptüm ve kendisine: “Hocam, ben bu camiye imam olarak atandım ve benim ilk görevim. Biliyorum ki pek çok hatalarım ve eksiklerim olacak. Siz iyi niyetli olarak hatalarımı söyledikçe ellerinizden öpeceğim, çünkü ben hatalarımı boynumdaki bir akrep gibi görüyorum, bu akrebi alıveren el ısırılmaz öpülür” dedim. Bu davranışım hocanın çok hoşuna gittiğinden iltifatlarda bulunmuştu.

Muazzam davudî bir sesi ve harika bir musıkî kabiliyeti var. Halkın sevgisini kazanmış ve adeta ilçenin havası ve suyu olmuş. Kendisi BEDİÜZZAMAN’ın elini öperek duâsını da almış ve iltifatına mazhar olmuş çok sevilen ve sayılan bir hoca efendiydi, beni de çok sever ve hep korur ve kollardı...

İmam odasındayız. 

Cenazelerin namazlarını Maşacı Hoca kıldırmak istiyor. 

Ben kendisine: “Hocam! Dışarıdaki durumu gördünüz. Ön taraf çelenklerle dolu ve herkesin yakasında resimler, cenaze namazı aynı zamanda mevtalar için yapılan bir duâ olduğuna göre,

bu şekilde bir duâ kabule mazhar olur mu? Sonra kötü bir şey olan bu bid’a bir de yerleşirse biz mesul olmaz mıyız?” dedim.

“Peki ne yapmamız lâzım?”

“Hocam, bu durumu mutlaka engellememiz gerekir.”

“Ben yapamam”

“O zaman kusura bakmayın. Namazı ben kıldırayım ve bu bid’ayı önleyeyim” dedim. Buruk bir şekilde, “Peki” dedi...

Sarığı cübbeyi giyerek musallaya geldim, bir yüksek yere çıkarak cemaata: “Aziz cemaatımız, üzüntümüz büyük, içimiz kan ağlıyor. Neylersin ki hayatı veren Allah olduğu gibi ölümü verende O’dur. Kadere karşı koymak ne mümkün? Ailenin acısı hepimizin acısı, Allah sabırlar versin. Dayanılması çok zor olan bu acılar içindeyken sizinle bir müjdeyi paylaşacağım. VE YÜMİT Yani mevti (ölümü) veren O’dur. Yani, hayat vazifesinden terhis eder, fani dünyadan yerini tebdil eder... Sizlere müjde! Mevt (Ölüm) idam değil, hiçlik değil, fena değil, inkıraz (son bulma) değil, sönmek değil, firak-ı ebedî (sonsuz bir ayrılık) değil, adem (yok oluş) değil, tesadüf değil, failsiz bir in’idam (kendiliğinden olan bir yokoluş) değil; belki (...) bir terhistir, bir tebdil-i mekândır. Demek ki bu merhumlardan ayrılış ebedî değil, kısa bir zaman sonra onlara yine kavuşacağız... Onları toprağın altına ve karanlık bir yere uğurlamıyoruz, geniş ve aydınlık bir âleme gönderiyoruz. Şimdi bu mevtalar sizden son bir istek olarak, hakkınızı helâl etmenizi istiyorlar. Ayrıca duâ mahiyetinde olan cenaze namazlarını da kılmanızı ve bir Fatiha okumanızı bekliyorlar... Bir de duâlarınızı Allah’ın rızası doğrultusunda yapmanızı, yani hiç olmazsa namazı kılarken resimleri çıkarmanızı ve çelenkleri arkaya koymanızı talep ediyorlar, ne olur bu isteklerini geri çevirmeyin.”

Yakalardan resimler çıkarıldı ve çelenkler arkaya kondu. Namazın kılınmasından sonra cenazeler defn edilmeye götürüldü...

Ertesi gün bir cenaze daha oldu. Her zaman olduğu gibi namazını kıldırdım ve odama çekildim. Az sonra cenaze sahibi geldi ve: “Hocam cenazenin defnine siz gidecek mişsiniz.”

Kim söyledi?

“Maşacı Hoca”

Allah, Allah. O da biliyor ki ben gitmiyorum, her zaman kendileri gidiyor, nasıl olur? 

Gidin tekrar söyleyin, defni siz yapacakmışsınız diye.

Adam gitti ve tekrar geldi: “Hocam kabul etmiyor.”

“Peki tamam geliyorum, merak etme.”

Maşacı Hocanın bunu bana bir art niyetle yapması mümkün değil. Her halde bir ders vermek istemişti.

Cenaze arabasında giderken kafam allak bullak. Şimdi ben ne yapacağım, gelenek ve göreneklerini bilmiyorum. Bildiklerim onların anlayışına ters gelirse cemaatın nazarında zor duruma düşerim ki daha hiçbir sözüm onlara tesir etmez.

Sonra telkin nasıl yapılıyordu onu da unuttum. Allah’ım! Sen yardım eyle, beni dün yeni bid’alara fırsat vermemek için Maşacı Hocanın kıldırmasını istememiştim, demek bana kırılmış. Ama benim niyetim halis, maksadım kimseyi üzmek ve darıltmak değildi.

Her neyse mezar başına geldik, cenazenin kabre konmasında fazla bir sıkıntı çekmedim. Çünkü müdahale eden çok, söylenenlerin en mantıklısını şöyle yapın diye tariflerde bulunuyorum. Maşacı Hoca ise beni geriden takip etmekte, kapak tahtaları da yerleştikten sonra geriye çekildim...

Bundan sonrasını nasıl yapacağım diye endişeli bir düşünceye daldım... İşte tam bu anda Rabbim beni sıkıntıda bırakmadı hemen yardımını gönderdi...

Postaneden emekli çok sevdiğim ve ehl-i kalp olduğuna hiçbir şüphemin olmadığı 11 Ağustos 1996 yılında 86 yaşındayken Rahmet-i Rahmana kavuşan Hüseyin Kılıçaslan Abi yanıma geldi ve beni biraz daha geriye çekerek: “Hocam siz buranın adetlerini bilemeyebilirsiniz” diyerek neler yapılacağı ve neler okunacağı hakkında bilgi verdi...

Bu da yetmedi cebinden bir duâ kitabı çıkararak: “Telkin duâsını da unutmuş olabilirsiniz. Bak yerini açtım, buradan okuyabilirsiniz” dedi ve kitabı cebime koydu...

Bu abinin bu tavrının sebepler tahtında izahı mümkün değil. Bu doğrudan doğruya Rabbimin bana hususî bir ikramı idi. (Daha sonra kendine, benim o günkü sıkıntılı halimi nasıl anladın diye sorduğumda, ben de bilmiyorum o gün duâ mecmuasını öylesine yanıma almıştım ve içimden geldiği için de sana onları söyledim) demişti...

Ayakta zor duruyorum, sevincimden gözlerim doldu.

Yarab! Ne kadar şefkatli ve merhametlisin, en ufak sıkıntımı görüyor ve yardımını hemen gönderiyorsun. Senin bu ihsanına ve yardımlarına karşı Seni hakkıyla tanımamak ve Sana kulluk yapmamak ne kadar nankörlüktür...

Sen bizi bağışla... Amin.

Okunma Sayısı: 1497
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Ali

    11.7.2021 14:18:00

    Halis niyetin de kerameti vardır.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı