Besmele çekmek dilimizle “Bismillahi’r-rahmani’-rahîm” demekten ibaret görünüyor. Bu kolay. Ancak besmeleyi okumak ve yaşamak ise bu ibarenin anlamına nüfuz etmeyi gerektiriyor. Sonra da bu nüfuzun hayata geçirilmesini ve duygulara aksettirmesini icap ettiriyor. Bu da kendiliğinden gerçekleşmiyor; emek ve gayret istiyor.
Besmelede “bismi”(ismiyle) diye başlayan kelimeden sonra “Allah”, “Rahman” ve Rahim” olmak üzere üç isim bulunuyor. Alimlere göre “ismiyle” kelimesi bağlama göre “estaînü: yardım dili-yorum”, “eteyemmenü: bereket diliyorum” gibi fiillerle alakalandırılıyor. Buna göre mesela, işine başlayan bir kimse besmeleyi okuduğunda “Rahman ve Rahim olan Allah’tan yardım diliyorum” demiş oluyor. Dili bunu söylerken imanıyla her şeyin Allah’ın kudretinde olduğuna inanan bir kimse, besmele ile işe başladığında, bu tutumu, Said Nursi’ye göre “kudret-i ilahinin taaluk ve tesirini cel-bediyor”. İşinde ilahî inayeti görüyor ve kolaylığa ulaşıyor. Herkes bunu tecrübe ettiğinde kendi örnekliğinde de gözleme imkanı bulabiliyor.
Besmelede geçen “Allah” lafzı en kısa ifadeyle, O’nun bütün âlemi yaratan, ahenk ve uyum içinde tanzim edip yöneten “uluhiyetine” işaret ediyor. “Rahman” ismi yer yüzünün bitkilerle hayvanlar arasındaki yardımlaşma, rızıklanma hakikatine işaret ederek bütün arzı kuşattığına bakıyor. “Rahim” ismi yani özelliği ise insanın yaratılışında kodlanmış olan merhamet duygularına işaret ediyor. Said Nursi’nin “üç rubûbiyet sikkesi” dediği bu hakikat alemde, yer küresinde ve insanda bütün görünürlüğü ile müşahede ediliyor. Bu yönüyle besmeledeki “Bismillah” kainatta, “er-Rahman” yer küresinde, “er-Rahim” insanda müşahede edilen muazzam nurani hakikatleri temsil ediyor.
Besmeleyi ifade ettiği bu hakikatler çerçevesinde anlayan bir kimse, artık sadece besmele çekmiş olmuyor, besmele okuyor, bu okuması onu kendi varlığından bütün evrene uzanan boyutta besmele ile karşı karşıya getiriyor. Bu kimse aslında bütün kainatın da besmele okuduğunu anlıyor, düşünüyor, görüyor…