"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Doğruluk en temel insanî değer

Hüseyin Şahinoğlu
19 Aralık 2020, Cumartesi 00:02
İlk yalanını arkadaşının pahalı oyuncağına zarar verdiğinde söylemiş, ilk doğruluk dersini de durumu fark edip kendisini uyaran annesinden almıştı.

Yaşadığı ikinci örnek zorlandığı dersten kopya çekerken yakalanması olmuştu. Öğretmeninin “Ne yapıyorsun?” demesi karşısında yüzü kızarmış, sesi titremiş, başını yere eğmişti. Son olarak ise üç sene kadar önce uykuya yenilip mesaiye vaktinde yetişemediğinde, kendini savunurken “hasta” olduğu gerekçesine yaslanmak olmuştu. Ama sonradan vicdanının kendisini rahatsız ettiğini fark etmiş, muhasebe servisine giderek bir günlük ücret kesintisi talep etmişti. Ondan sonra da o gün bugündür bilerek hiçbir yalana teşebbüs etmemişti. Bundan da büyük bir iç huzuru duyuyordu.

Gerçekten herkesin yalanı Harun Bey kadar birkaç adet ile sınırlı mıdır, yalana baş yalanın, vicdanı ile barışık yaşayan insanları rahatsız ettiği, adeta alarma geçtiği muhakkaktır, denilebilir. Çünkü doğruluk en temel insanî değerlerimizden birisidir. Dünyanın her yerinde doğruluk övgüye değer bir meziyet, bunun zıddı olan yalan ya da sahtekârlık yerilecek bir tutum yahut davranıştır. Yine bundan dolayıdır ki, doğruluk tarih boyunca bütün ahlâk sistemlerinde merkezi bir kavram olarak zikredilmiştir. 

Doğruluk ve karşıtı olan yalan sadece “söz” bağlamında gerçekleşen bir olay değildir. Doğruluk her bakımdan hakkaniyet üzere olmak, sıdk, samimiyet, dürüstlük demektir. Başka bir ifadeyle doğruluk başta “öz ve söz” olmak üzere bütün niyet, irade, yöneliş, eylem, tutum ve davranışlarımız için söz konusu olan bir kavramdır.

İşte “insaniyet-i Kübra”(büyük insanlık) olan İslâmiyet bu insanî ve vicdanî özelliğimizi en güzel şekilde geliştirip bizi eğitiyor.

Her şeyden evvel Yaratıcımız kendisini “Hak” olarak anıyor. (Taha, 20/114) Onun mahlûku olarak bizlerdeki “hak” yahut “Sıdk” özelliği yahut duygusu da O’nun bu isminin bir tecellisidir. Şu kadar var ki O, imtihan için bize bazı olumsuz duygular da verdiği için (Şems, 91/8) kendimizi kontrol etmediğimiz takdirde zaaf sergileyip doğruluktan ayrılabiliriz, söz gelimi yalan söyleyebilir, birilerini aldatabilir yahut kandırabiliriz.

Oysa Yaratıcımız, kitabında bizi her türlü yalandan, sahtekârlıktan men ediyor, “dosdoğru” olmamızı emrediyor. 

Meselâ bir âyette şöyle buyuruyor: “Öyleyse emrolunduğun gibi dosdoğru ol! Beraberindeki tövbe edenler de dosdoğru olsunlar. Hak ve sıdk ölçülerini aşmayın. 

Şüphesiz O yaptıklarınızı hakkıyla görendir.” (Hud 11/112) Bu İlâhî mesajı bütün benliğinde hisseden Resulullah (asm), “Hud Sûresi ve kardeşleri beni ihtiyarlattı” (Tirmizi, “Tefsir”, 56/6) buyurmuş, tefsirlerde onu ihtiyarlatanın bu âyet olduğu belirtilmiştir.

Hayatını baştan sona kadar her açıdan doğruluk temeli üzerinde geçiren Resulullah da (asm) hem fiilî yaşayışı, hem de zaman üstü beyanlarıyla mü’minlere rehberlik yapıyor. Meselâ, O (asm), hayatı boyunca bir kez bile yalana başvurmamış, mübarek ağzından hilâf-ı hakikat bir tek söz bile çıkmamıştır. Hatta sınırlı sayıdaki şakalarında bile o, hep doğruyu söylemiştir.

İslâm’da “doğruluk” o kadar merkezi bir konumda değerlendirilmiştir ki “Allah’a iman” ile birlikte “dosdoğru olmak” adeta dinin özeti şeklinde tasvir olunmuştur. Sahih kaynaklarda zikredildiği üzere, bir sahabî Resulullah’a (asm) gelip: “Ey Allah’ın Resulü! Bana İslâm hakkında öyle bir şey söyle ki başka kimseye sormaya ihtiyaç hissetmeyeyim” demiş, bunun üzerine Hz. Peygamber (asm): “Allah’a inandım de, sonra da dosdoğru ol” buyurmuştur. (Müslim, “İman”,2)

Üstad Bediüzzaman Said Nursî’nin ifade ettiği gibi, esasında imanın mahiyeti sıdk yani doğruluk, küfrün mahiyeti de kizb yani yalandır. İslâm hem itikadî dairede hem sosyal hayatta doğruluğu merkeze koymuş, ilkine iman, ikincisine ahlâk demiştir. Üstad “her şeyden önce bize lâzım olan nedir” sorusuna “doğruluk”, daha sonra, sorusuna “yalan söylememek”, daha sonra, sorusuna da “sıdk, ihlâs, sadâkat, sebat, tesanüt” diye cevap vermiş; arkasından da hayatın bekasının “iman, sıdk ve tesanüdün devamıyla” gerçekleşeceğini belirtmiştir.

Okunma Sayısı: 1476
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı