Mesele sonradan anlaşılır. Meğer bizim tavşan, dağın, başındaki bulutlara ithafen yaptığı paylaşımları kendi üzerine alınmıştır…

Sosyal medyanın yaygınlaşması ile toplumdaki ahlâkî çöküntü ve kötü alışkanlıklar arasındaki ilişki son yıllarda sıkça sorgulanıyor. Biz bu kısmı bir kenara bırakıp, sosyal medyanın kardeşlik ve muhabbete verdiği zararlardan söz etmek istiyoruz.

Teknolojinin gelişmesi ve iletişim araçlarının çoğalması, bazı sosyolojik problemleri de beraberinde getirdi. 

Meselâ arkadaşlık listenizde bulunan kişilerin fotoğraflarını like’lamamak, hikâyelerine/durumlarına bakmamak, müjdeli bir haber paylaştığında mesaj ile onu tebrik etmemek, sosyal medya yasalarına göre kusurlu hareketlerden…

İlk okuduğunuzda önemsizmiş gibi görünen bu davranışlar, beklenti halinde olan çoğu kişide bir hayal kırıklığı meydana getiriyor ve bu durum o kişilerin kendilerini değersiz hissetmelerine kadar varıyor.

Bu aşamada, kimi kastettiği bilinmeyen “atarlı giderli” paylaşımlar boy gösteriyor. Listesindeki bazı arkadaşlarından beklediği değeri göremeyen bir kişi, onların görebileceği şekilde ama onları doğrudan işaret etmeyen sitemli sözlerle, “size ihtiyacım yok” mesajı vermek ve böylece psikolojisini rahatlatmak istiyor. 

İşte tam da burada zurna “zırt” diyor. Hikâyemizde olduğu gibi, başındaki buluta gönderme yapan dağın paylaşımını kendi üzerine alan tavşan, “bu sözler bana galiba” diyerek başlıyor “dağ”a sallamaya. Yok yere tavşanın paylaşımlarını üzerine alan başkalarını da siz hesap edin. 

Sosyal medya paylaşımlarının kardeşliğe ve muhabbete zarar veren ve müminlerde nifak, kin, haset ve düşmanlığa sebebiyet veren bu zehrinden kurtulmak için asrın harika tabibinin ilaçlarından bir reçeteyi aşağıya bırakıyoruz:

1. Sosyal medya dediğimiz mecra, en nihayetinde sanal bir âlemdir. Rüyanızda size selam vermeyen bir adama, uyandığınızda “bana selam vermedi” diye küsmek nasıl bir divanelikse, bir kişiye, kime söylediği belli olmayan paylaşımları sebebiyle darılmak da öyle bir divaneliktir.

2. Bir kimse rehberinizde veya sosyal medya hesabınızda kayıtlı ise sizin için o kişinin sokaktaki yabancıdan farkı vardır. Siz o kişiye; İslamiyet, akrabalık, arkadaşlık, komşuluk ve aranızdaki mazi gibi onlarca sebeple kıymet veriyorsunuz. O kimsenin muhabbet beslediğiniz onlarca masumane özelliğini, hoşunuza gitmeyen tek bir sıfatı yüzünden silip atmak doğru olur mu?

3. Hadis-i Şerif’te buyurulmuştur ki: “Mü’minin, mü’mine üç günden fazla küsmesi helal değildir.” Sosyal medyada gördüğümüz ve bize yazıldığı dahi şüpheli olan bir paylaşım sebebiyle, dinimizce dahi hoş görülmeyen böyle bir günaha girmeye değer mi?

4. Düşmanlık etmek istiyorsak, düşmanlığın kendisine düşmanlık edelim. Binlerce kâfir, zalim, ahlaksız düşman öylece duruyorken, niçin rehberimizdeki arkadaşlarımıza düşmanlık ediyoruz?

5. “Benim dünya görüşüm en güzeldir” demeye hakkımız var. “Yalnızca benim dünya görüşüm güzeldir” demeye ise hakkımız yok. Bize göre “görüşü çirkindir” diye de dostlarımıza darılmayalım.

Unutmayalım, birbirimize düşman oldukça kuvvetimiz hiçe iner. Az bir kuvvetle yeniliriz. Cenazesine gittiğimizde “keşke hayatta olsaydı, şimdi koşar boynuna sarılırdım” diyeceğimiz kişilere bu kadar kolay küsmeyelim…