Mısır İhvan-ı Müslimin / Müslüman Kardeşler cemiyeti, temsilcisi aracıyla bundan böyle siyaset yapmaktan vaz geçtiklerini, bundan sonra devlet idaresine talip olmayacaklarını, sadece iman ve Kur’an hizmetine odaklanacaklarını dünya kamuoyuna ilân etti.
Bir dinî cemaat için güzel, yerinde ve doğru bir karar. Zira dinî hizmet yapan bir yapının siyasete girmesi ve devlet yönetimine talip olması, ihlasını kırar, dine ve yaptığı uhrevî hizmetlere zarar verir.
Mısır’da Kur’an öğretmeni olan Hasan El Benna, bir grup arkadaşıyla birlikte 1928 yılında Müslüman Kardeşler Cemiyetini kurarak, hâlisane iman ve Kur’an hizmeti başlatmıştı. Bu ekibin ülke çapında hizmetleri kısa sürede inkişaf etti; Suriye, Ürdün, Filistin, Sudan ve Kuzey Afrikaya’ya yayıldı.
Müslüman kardeşler Cemiyeti, Mısır’da ve diğer İslâm diyarlarında devlet idarecilerin İslâm’a uygun olmayan karar ve uygulamaları karşısında siyasete girmeye karar verdi ve devlet yönetimine talip oldu. Dizginleri küresel fesat şebekelerinin elinde olan siyasetin, iman ve Kur’an hizmetini tahrip edeceğini hesaplayamamışlardı. Beyhude siyasî boğuşmalara müdahil olan Hasan El Benna, 1949 yılında bir suikasta maruz kalarak hayatını kaybetti.
Kendisinden sonra cemiyeti, doğrudan veya dolaylı bir şekilde devlet idaresini ele geçirip siyaset yoluyla dine hizmet teşebbüsünden vaz geçmedi. Cemiyet, 1950’lerin başında darbeci, sosyalist subay Cemal Abdunnasır ve ekibiyle iş birliği yaparak Kral Faruk’u bir darbe ile yönetimden indirilmesine yardım etti. İpleri iyice eline geçiren Abdunnasır, kendisine yapılan bir suikastın sorumluğunu cemiyete yükleyerek, Seyyit Kutup gibi önde gelenlerini idam ettirdi, cemiyeti kapattı, mensuplarını baskı ve zulümlerle perişan etti.
Cemiyet, Mısır’da Enver Sedat ve Hüsnü Mübarek dönemlerinde de devlet yönetimine talip olmaya devam etti. Bu yüzden bu diktatörlerin zalimane baskılarına maruz kaldı, müntesipleri çok zarar gördü. Cemiyet, 1982’de Suriye’de siyasete müdahil olması gerekçe gösterilerek, Hafız Esat rejimi tarafından Hama ve Humus katliamlarına maruz kalarak on binlerce mensubunu şehit verdi. Bütün bu olanlardan ibret almayan Cemiyet, (Bir görüşe göre Türkiye’deki hâkim siyasîlerin teşvikiyle) 2012’de Mısır yönetimine talip oldu, seçimlere girdi, parlamentoda çoğunluğu elde ederek iktidara geldi ve Muhammed Mursi’yi devlet başkanı seçtirdi. Bir yıl sonra iç ve dış fesat odaklarının kışkırtmasıyla Mursi’nin atadığı Genel Kurmay Başkanı Abdulfettah Es Sisi, silahlı darbe yaparak yönetimi ele geçirdi,
Mursi’yi ve binlerce cemiyet mensubunu hapsettirdi, onların mallarına el koydurdu, diğer üyelere hayatı azap haline getirmeye devam etti ve ediyor.
Allahualem eğer Müslüman Kardeşler Cemiyeti, Türkiye’de Bediüzzaman ve Nur Talebeleri gibi siyasî boğuşmaların dışında ve üstünde kalarak siyaseten demokrat güçleri destekleseydi, sivil, halisane bir şekilde sadece uhrevî hizmetlere odaklansaydı, hâkim siyasî rejimlerin katliamlarına maruz kalmazdı. Mısır ve etkili olduğu diğer İslâm toplumları, iman ve ahlâk açısından farklı bir yerde olmaları kuvvetle muhtemeldi.
Çok geç olsa da Cemiyetin aldığı bu yeni karar hayırlı olsun. Türkiye’de benzer yolu izleyen dindar siyasal kesimin de ondan ibret alarak mümasil bir karar almalarını diliyoruz.