Ehl-i iman için ölüm sonrası hayat daha güzel, daha tatlı, daha mutlu ve daha zevklidir.
İşte bu bakımdan Hz. Yusuf, hayatının en güzel ve en mutlu anında ölmeyi istemiştir. Çünkü, dünya hayatında sıkıntı, zahmet, keder ve elem vardır. Mü'min için bu dünya, ahiret hayatına göre zindan hükmündedir. İmanlı kimse için ölüm; "Zindan-ı dünyadan bostan-ı cinâna [Cennet bahçelerine] seyahattir."
Bir gün Süleyman aleyhisselamın köşküne güzel yüzlü, beyaz elbiseli bir genç selâm verip girdi. Süleyman peygamber: Köşküme izinsiz nasıl girdin, korkmadın mı? Üstelik kapılar da kilitli, dedi. Genç adam: Bana hiç bir engel olmaz. Rabbim izin verince de korkmam, dedi. Süleyman Aleyhisselam, yakışıklı gencin ölüm meleği olduğunu ve canını almaya geldiğini anladı ve ürperdi. Canımı almaya geldin ama benim bugün en neşeli ve en mutlu günüm, dedi. Azrail: "Ey Süleyman! Ahiretin neşesi, zevki ve mutluluğu daha güzel ve daha yüksektir. Rabbinin emrine razı ol! dedi.
Ölüm meleği, asâsına dayalı vaziyette iken Süleyman peygamberin ruhunu aldı. Ölüm meleği, sevgili Nebimizin (asm) ruhunu izin isteyerek aldı. "İster canını alayım, istersen de yaşamaya devam et!" dedi. Peygamberimiz (asm) ölüm sonrası hayatın daha güzel, daha saadetli ve daha sürurlu olduğunu ümmetine göstermek için, ölümü tercih etti. Rabbine ve dostlarına kavuşmayı tercih etti.
Ölüm, ehl-i dalâlet için dost ve sevgililerden ebediyyen ayrı kalmaktır. Kabir onlar için Cehennem çukurudur. Zindan hapsinde azap çekmektir. Ölüm; "Ehl-i hidayet ve ehl-i Kur'ân için ise, öteki âleme gitmiş eski dost ve ahbablarına kavuşmaya vesiledir. Hem hakikî vatanlarına ve ebedî makam-ı saadetlerine girmeye vesiledir. Hem zindan-ı dünyadan bostan-ı cinana bir davettir. Hem, Rahman-ı Rahîm'in fazlından, kendi hizmetine mukâbil, ahz-ı ücret etmeye (ücret almaya) bir nöbettir. Hem, vazîfe-i hayat külfetinden bir terhistir. Hem, ubudiyet ve imtihanın talim ve talimâtından bir paydostur." 1 İman, İslâm, ümit, Kur'ân ve sünnet üzere kalınız.
Dipnot:
1- Sözler, s. 43.