“Ey iman edenler! Allah’a karşı gelmekten sakınmanız için oruç, sizden öncekilere farz kılındığı gibi, size de farz kılındı.” (Bakara, 2/183)
İşte Ramazan-ı Şerif’teki oruç, hakikî ve hâlis, azametli ve umumî bir şükrün anahtarıdır. (Ramazan Risalesi)
Geçen ayların, mevsimlerin, zorlu ve çetin günlerin ardından bir Ramazan ayına daha Allah’ın izni ile gelmiş bulunmaktayız. Şimdiden Ramazan hazırlıkları yapılmaya başlandı, belki yemek listeleri bile hazırlandı. Bizlerin yapmış olduğu küçük bir ankette “Ramazan sofraları deyince aklınıza ne geliyor?” diye sorduk.
Peki, sizin aklınıza ne geliyor?
Cevapların yüzde doksanı uzun, çeşit çeşit yemeği içinde barındıran, enfes bir sofra oldu ki bence, bu doğru olmayan bir durum olmasının yanında şaşırtıcı olmayan da bir sonuç. Keza açın halinden anlama ve Allah rızası için ibadet etme amacı ile yola başlayıp bu sofraları bu hale getiren de maalesef bizleriz.
Oysa Peygamber efendimiz (s.a.v) üç hurma ile veya ateş dokunmamış bir şeyle iftar etmeyi severdi. Çeşit çeşit yemek yemekten kaçınırdı.
Tabi bunlar bizim için bir hedef olmalı, bunları aynen yapalım demiyorum, fakat vasat yolun yolcusu vasat yolda gitmeli. Ne bizlerin günlük aktivitesini engelleyecek kadar az, ne de bizleri Ramazan’ın nurundan uzaklaştıracak kadar çok yememek bizler için en iyisi olacaktır ki bir iktisat ve şükür abidesi olan Üstad’ımızın talebesi olmak da bunu gerektirir kanaatindeyim.
Biraz da işin biyolojik kısmına değinmek gerekirse, sindirim sistemimiz vücut iç dengesi olarak adlandırdığımız ‘homeostaz’a dâhil olmayan bir sistemdir. Kısa ve öz tanımlamak gerekirse kendi içinde küçük bir vücuttur. Bu sistemi gereğinden fazla yormak vücudun diğer işlerini aksatmasına sebebiyet verecektir ki Peygamber efendimiz “tüm hastalıklar tokluktan, tüm hastalıkların şifası ise açlıktan gelir” demiştir.
Yani iftar vakti geldi, taam üstüne taam, çeşit çeşit yemekler ve ani ve hızlı bir şekilde midenin haddinden fazla yiyecekler ile bir şifa ve nur kaynağı olan orucu bir dert vesikasına dönmesine kendi elimizle gayret etmiş oluyoruz.
Allah, bizleri bu Ramazan’da, Ramazan’ın hikmet ve gayesine yakışır bir şekilde oruç tutabilmeyi nasip eylesin. Büyük âlimlerin az yemek, az konuşmak ve az uyumak düsturunu hayatlarına dahil edebilen kulları zümresine kabul etsin, Kur’an’ı Kerim’i ve Risale-i Nurları feyz ile okuyup, onların nurlarından bir nur alabilmeyi ihsan eylesin.
“Ya Rabb! Kusurumuzu affet bizi kendine kul kabul et. Emanetini kabzetmek zamanına kadar bizi emanette emin kıl. Ruhumuzu cesedimize, kalbimizi nefsimize, aklımızı midemize hâkim eyle. Lezzeti şükür için isteyen kullarından eyle.”