Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri 1.Dünya Savaşında Pasinler Cephesinde Gönüllü Alay Komutanı olarak Ruslarla savaşırken yaralanarak esir düşer. Rusya’da iki buçuk yıl esaret hayatı yaşayan Bediüzzaman esir olduğu kamptan firar ederek Almanya üzerinden Türkiye’ye gelir.
Harf İnkılâbı yapılarak medreseler kapatılmış, artık Kur’ân da öğretilmiyordu. Bunun yanında tekke ve zaviyeler de kapatılmıştı. Ezan-ı Muhammedi (asm) ise yasaklanarak yerine Türkçe ezan ve kamet okutuluyordu camilerde. O piri fani ihtiyarın söyledikleri vuku bulmuştu.
Bediüzzaman Said Nursî “Zaman cemaat zamanıdır, şahıs zamanı değil” (Mektubat-29. Mektup) diyerek çok mühim bir meseleye işaret eder. Bu asırda tahribatlar cemaatler eli ile yani şahs-ı manevî ile yapıldı, fert ile değil. Süfyanizim cemaat şeklinde İslâm’a musallat olarak tahribata kalkışmıştır. Bu tahribatları cemaat, şahs-ı manevî tamir eder ve karşı koyar. Ahir zamandaki fitnenin dehşetli oluşundan cemaatin gösterdiği mukavemet ve dayanıklığı şahıs yalnız başına gösteremediği için başarılı olamaz. Bu fitnenin mahiyeti namaz tesbihatından anlaşılır. Bediüzzaman’ın bu tesbitini çok iyi anlamak lâzım. Hatta Bediüzzaman bunun için her yerde dershane açılmasını teşvik etmiştir.
İnce ipler birleştirilince dayanaklı bir halat şeklini alır. Bunun gibi şahısları ortak bir aklın etrafında birleştirerek cemaat olunur. Bu, harici olaylara karşı da mukavemetli ve dayanıklıdır. Bediüzzaman ”İki tane bir yan yana geldiğinde on bir, üç tane bir yan yana geldiğinde ise yüz on bir olduğunu” belirterek cemaatle oluşan gücü nazara verir. Cemaat fıtrî bir oluşumdur. Bediüzzaman “Bu zamanın cemaat zamanı” olduğunu söylemekle kalmamış, İhlâs ve Uhuvvet Risaleleri ile de cemaati meydana getiren fertler arasındaki ilişkileri düzenlemiştir.
Her şahıs her yönü ile mükemmel değildir. Cemaat her fertteki üstün özellikleri bir araya toplayarak mükemmel bir şahs-ı maneviyi ortaya çıkarır. Fertleri küllî manada şuurlandırıp ben olmaktan çıkarır, biz yapar.
Cinnî ve insî şeytanların hücumlarına hedef olan insanı Bediüzzaman cemaat ile koruma altına alarak sahili selâmete çıkmasını sağlar. Fert yalnız başına insî ve cinnî şeytanlarla mücadelede başarılı olamaz. Bunlara karşı koyacak, koruyacak güç cemaattir, şahs-ı manevidir.
Meşveret cemaat fertlerini tek ses haline getirir. Bu sebeple Nur Talebeleri Üstadları Bediüzzaman’dan aldıkları derse binaen meşvereti çok önemserler. Bediüzzaman’ın kuş uçmaz, kervan geçmez yerlere sürülmesinin ana sebebi de insanlarla teşriki mesaisini keserek cemaat oluşturmasını önlemekti. Her sürüldüğü yerde etrafında insanlardan bir cemaat oluştu, onu sürenlerin arzuları kursaklarında kaldı.
Bu gün her yerde Nur Talebeleri tarafından hiçbir maddî menfaat ve gaye gütmeden Lillah ve Livechillah için iman ve Kur’ân’a cemaat şeklinde hizmet edilmiş olunması Bediüzzaman’ın “Bu zaman cemaat zamanıdır” sözünün gönüllerde makes bulmuş olmasıdır.