Risale-i Nur Talebeleri kendilerinden ve kendilerine ait konulardan bahsetmekten hoşnut olmazlar, rahatsız olurlar.
Onun için ben demezler, biz derler. İnsanın kendisinden bahsetmesi ihlâsa zarar verir. Kâinatta tesadüfe yer olmadığının tesbiti ile bir konuyu izah edeceğim.
Altmışlı yıllarda bazı dünyevi sebeplerden dolayı Erzurum’dan Kırşehir’e göç ettik. Ben ilkokuldaydım, yaşımız ilerledikçe memleket özlemi ağır basıyordu. Bu göçün perde arkasındaki rahmet cihetini göremediğim için “Neden baba yurdunu terk ettiniz?” diye aile büyüklerine serzenişte bulunurdum.
Yıl 1971. 12 Mart Muhtırası ile Adalet Partisi iktidardan uzaklaştırılmıştı. O zaman televizyon yoktu, radyodan “ayin yaparken Nurcular yakalandı” şeklindeki haberleri haber bültenlerinde sık sık duyuyorduk. Nurculara karşı toplumda soğukluk oluşturuluyordu. Rahmetli Doğan Biner abi Kayseri’de Nur sohbetinde gözaltına alınarak Medrese-i Yusufiye’ye konur, beraat sonucunda da devlet memuru olduğu için Kırşehir’e tayin edilir.
“Olur ki hoşunuza gitmeyen bir şey, sizin için hayırlıdır ve olur ki, sevdiğiniz şey de sizin için bir şerdir. ALLAH (c.c.) bilir de siz bilmezsiniz.” (Bakara Suresi, 216) Kırşehir’e tayin olayı ile bu ayetin manası tahakkuk ederek Kırşehir’de Risale-i Nur Hizmetleri başlar. Kısa süre önce vefat eden rahmetli babam bir arkadaşının vasıtası ile 4 kişi olarak bizi Nur dersine götürdü. O günden itibaren 3 arkadaş Yeni Asya Nur hizmetinin müdavimiyiz, hatta bu Nur hizmeti babamın bütün evlat ve neslini içine alarak Erzurum’dan Kırşehir’e göç eden aileler arasında kartopu gibi büyüyerek genişledi. Şu anda o gün Nurları tanıyanlar Kırşehir’de hizmeti devam ettirmekteler. Kader bizi uzak yerlerden getirerek Mehdi-i Azam’a talebe ve nura hadim eyledi, göç olayındaki rahmet de ortaya çıktı.
İnsan Risale-i Nur dairesi içinde kendisini yalnız hissetmiyor, manevi kardeşleri nur talebelerinin destekleri sonucunda olayları kolay atlatıyor. Bizlerin nurları tanımasına vesile olan babamızın geçtiğimiz günlerde (3 Temmuz Pazar günü) vefatını duyan ağabey ve kardeşlerimiz ya bizzat cenazeye katıldılar veya telefon edip, mesaj göndererek acımızı paylaştılar. Birçok kardeşimiz hatim indirerek ruhuna bağışladı, birçoğu da ferdi olarak Yasin tilavet etti. Cenazenin bu kadar verimli ve bereketli geçmesinin sebebi Risale-i Nur dairesi içinde olunmasından binlerce dille mağfiret ve rahmet talebinde bulunulmasıdır.
NATO Asamblesi toplantısı için Kudüs’te bulunan İlhan Kesici Beyefendi’nin “Kudüs’ten dua ediyorum” şeklinde mesaj atarak acımızı paylaşması, Hacda bulunan değerli kardeşimiz Seraceddin Erfidan’ın “Kâbe’den babanıza dua ediyoruz“ sesli mesajı ve Hac Farizasını yerine getirmek için Mekke’de bulunan değerli kardeşimiz Halit Aslan’ın babam adına en uzun tavafını yapması bizler için çok değerli ve unutulmaz.
Demirel’le ilgili yazımda babamla ilgili hatırasından bahsettim. Yazımın yayın günü Cumartesi yerine, babamın vefat ettiği Pazar günü basılması garip bir tevafuk. Demek ki samimi dostmuşlar.
Babam Hacı Memet Hanefi Kaya’nın cenazesine bizzat katılan, telefon eden, mesaj gönderen, gazetemize ilan veren, hatim ve Yasin tilavet ederek rahmet ve mağfiret dileyen ağabeyi, kardeş ve dostlarımızdan Allah razı olsun. Allah birlik, beraberlik ve uhuvvetimizi bozmasın.