Geleceğin Yavuz Sultan Selim’i çocuktu.
Henüz beş, altı yaşlarında bir çocuk… Amasya’daki sarayın bahçesinde tek başına ok atma talimi yapıyordu. Koca yay boyunu aşıyordu. Fakat daha o yaşta attığını vurmaya başlamıştı.
Son okunu da hedef tahtasının tam ortasına saplamayı başarınca çok sevindi.
Babası Sultan İkinci Beyazıd, ne zamandır onu izliyor, gözetliyordu. Dayanamayarak, “Allah, gücüne güç katsın oğlum. Ama niçin yalnızsın?”
Küçük Selim gözlerini açarak, “Yalnız değilim ki Sultan Babam, Allah her yerdedir.”
Babası Sultan Beyazıd bu cevaptan çok memnun kaldı.
“Ok talimi yapmak için küçük sayılmaz mısın?” diye sordu.
“Hayır” dedi küçük Selim, “İnsan ömrü her şeyi öğrenmeye yetecek kadar uzun değildir. Bir şeyler öğrenmek isteyen işe küçükken başlamak zorundadır. Hele şehzadeler, herkesten fazla bilgiye sahip bulunmazlarsa nasıl serdar (kumandan) olabilirler?
Sultan Beyazıd bu sözlerden sonra oğluna sıkıca sarıldı.
“Bunları sana kim öğretiyor?” diye sordu.
Selim çekinmeden cevap verdi:
“Hocam Muhyiddin Efendi ile anam Gülbahar Hatun.”
İşte çocuklar, Selim’i Yavuz Sultan Selim’in ruh halini şekillendiren ve onun manevî alt yapısını oluşturan sıkı bir eğitim veren hocası ve şefkatini eksik etmeyen annesi Gülbahar Hatun’du.